Muhammed Suresi – Arapça ve Türkçe Okunuşu
Muhammed Suresi Arapça okunuşu
Muhammed Suresi Arapça Dinle
Muhammed Suresi Türkçe Okunuşu
Bismillâhirrahmânirrahîm.
- Ellezıne keferu ve saddu an sebılillahi edalle a’malehüm
- Vellezıne amenu ve amilüs salihati ve amenu bima nüzzile ala muhammediv ve hüvel hakku mir rabbihim keffera anhüm seyyiatihim ve asleha balehüm
- Zalike bi ennellezıne keferuttebeul batıle ve ennellezıne amenüttebeul hakka mir rabbihim kezalike yadribüllahü lin nasi emsalehüm
- Fe iza lekıytümüllezıne keferu fe darber rikab hatta iza eshantümuhüm fe şüddül vesaka fe imma mennem ba’dü ve imma fidaen hatta tedaal harbü evzaraha zalik ve lev yeşaüllahü lentesara minhüm ve lakil li yeblüve ba’daküm bi ba’d vellezıne kutilu fı sebılillahi fe ley yüdılle a’malehüm
- Se yehdıhim ve yuslihu balehüm
- Ve yüdhılühümül cennete arrafeha lehüm
- Ya eyyühellezıne amenu in tensurullahe yensurküm ve yüsebbit akdameküm
- Vellezıne keferu fe ta’sel lehüm ve edalle a’malehüm
- Zalike bi ennehüm kerihu ma enzelellahü fe ahbeta a’malehüm
- E fe lem yesıru fil erdı fe yenzuru keyfe kane akıbetüllezıne min kablihim demmerallahü aleyhim ve lil kafirıne emsalüha
- Zalike bi ennellahe mevlellezıne amenu ve ennel kafirıne la mevla lehüm
- İnnellahe yüdhılüllezıne amenu ve amilus salihati cennatin tecrı min tahtihel enhar vellezıne keferu yetemetteune ve ye’külune kema te’külül en’amü ven naru mesvel lehüm
- Ve keeyyüm min karyetin hiye eşeddü kuvvetem min karyetikelletı ahracetk ehleknahüm fe la nasıra lehüm
- E fe men kane ala beyyinetim mir rabbihı ke men züyyine lehu suü amelihı vettebeu ehvaehüm
- Meselül cennetilletı vüıdel müttekun Fıha enharum mim main ğayri asin ve enharum mil lebenil lem yeteğayyer ta’müh ve enharum min hamril lezetil liş şaribın ve enharum min aselim musaffa ve lehüm fıha min küllis semerati ve mağfiratüm mir rabbihim ke men hüve halidün fin nari ve süku maen hamımen fe kattaa em’aehüm
- Ve minhüm mey yestemiu ileyk hatta iza harecu min ındike kalu lillezıne utül ılme maza kale anifen ülaikellezıne tabeallahü ala kulubihim vettebeu ehvaehüm
- Vellezınehtedev zadehüm hüdev ve atahüm takvahüm
- Fe hel yenzurune illes saate en te’tiyehüm bağteh fe kad cae eşratuha fe enna lehüm iza caethüm zikrahüm
- Fa’lem ennehu la ilahe illellahü vestağfir li zembike ve lil mü’minıne vel mü’minat vallahü ya’lemü mütekallebeküm ve mesvaküm
- Ve yekulüllezıne amenu lev la nüzzilet surah fe iza ünzilet suratüm muhkemetüv ve zükira fıhel kıtalü raeytellezıne fı kulubihim meraduy yenzurune ileyke nazaral mağşiyyi aleyhi minel mevti fe evla lehüm
- Taatüv ve kavlüm ma’rufün fe iza azemel emru fe lev sadekullahe le kane hayral lehüm
- Fe hel aseytüm in tevelletüm en tüfsidu fil erdı ve tükattıu erhameküm
- Ülaikellezıne leanehümüllahü fe esammehüm ve a’ma ebsarahüm
- E fe la yetedebberunel kur’ane em ala kulubin akfalüha
- İnnellezıner teddu ala edbarihim min ba’di ma tebeyyene lehümül hüdeş şeytanü sevvele lehüm ve emla lehüm
- Zalike bi ennehüm kalu lillezıne kerihu ma nezzelellahü senütıy’uküm fı ba’dıl emr vallahü ya’lemü israrahüm
- Fe keyfe iza teveffethümül melaiketü yadribune vücuhehüm ve edbarahüm
- Zalike bi ennehümüttebeu ma eshatallahe ve kerihu rıdvanehu fe ahbeta a’malehüm
- Em hasibellezıne fı kulubihim meradun el ley yuhricellahü adğanehüm
- Ve lev neşaü le eraynakehüm fe learaftehüm bisımahüm ve le ta’rifennehüm fı lahnil kavl vallahü ya’lemü a’maleküm
- Ve le neblüvenneküm hatta na’lemel mücahidıne minküm vessabirıne ve neblüve ahbaraküm
- İnnellezıne keferu ve saddu an sebılillahi ve şakkur rasule mim ba’di ma tebeyyene lehümül hüda ley yedurrullahe şey’a ve seyuhbitu a’malehüm
- Ya eyyühellezıne amenu etıy’ullahe ve etıy’ur rasule ve la tübtılu a’maleküm
- İnnellezıne keferu ve saddu an sebılallahi sümme matu ve hüm küffarun fe ley yağfirallahü lehüm
- Fe la tehinu ve ted’u ilis selmi ve entümül a’levne vallahü meaküm ve ley yetiraküm a’maleküm
- İnnemel hayatüd dünya leıbüv ve lehv ve in tü’minu ve tetteku yü’tiküm ücuraküm ve la yes’elküm emvaleküm
- İy yes’elkümuha fe yuhfiküm tebhalu ve yuhric adğaneküm
- Ha entüm haülai tüd’avne li tünfiku fı sebılillah fe minküm mey yebhal Fe innema yebhalu an nefsih vallahül ğaniyyü ve entümül fükara’ ve in tetevellev yestebdil kavmen ğayraküm sümme la yekunu emsaleküm
Muhammed Suresi Türkçe Dinle
Muhammed Suresi’nin Anlamı
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
- Kendileri inkâr edip, başkalarını da Allah’ın yolundan alıkoyanların bütün çalışmalarını Allah kesinlikle başarısızlığa uğratacak ve yaptıkları sözde iyilikleri geçersiz kılacaktır.
- Buna mukâbil, iman edip sâlih ameller işleyen ve Rableri tarafından Muhammed’e gerçeğin tâ kendisi olarak indirilene iman eden kimselere gelince, Allah onların bütün günahlarını örtecek, kalplerini pekiştirecek ve hallerini düzeltecektir.
- Bunun sebebi, inkâr edenlerin bâtıl inanç ve düşüncelerin peşinden gitmeleri; iman edenlerin ise Rableri tarafından gelen gerçeğe uymalarıdır. İşte Allah, inanan ve inanmayanların durumunu böyle canlı örneklerle insanların gözleri önüne seriyor.
- Öyleyse, ey mü’minler, kâfirlerle savaşta karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun. Onlara karşı kesin bir üstünlük elde edince onları esir alın ve aldığınız esirleri sımsıkı bağlayın. Sonra o esirleri ya lutfedip karşılıksız salar veya fidye alarak serbest bırakırsınız. Savaş sona erip silahlar bırakılıncaya kadar gevşemeden böyle yapın. Allah dileseydi, sizin savaşmanıza gerek kalmadan bizzat kendisi onlardan intikam alırdı. Fakat O sizi birbirinizle denemek için savaşı emretmiştir. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların yaptıklarını hiçbir zaman boşa çıkarmayacaktır.
- Onları doğru yola ve hedeflerine ulaştıracak ve hallerini düzeltecektir.
- Sonunda onları, kendilerine anlatıp tarif ettiği cennete yerleştirecektir.
- Ey iman edenler! Siz Allah’ın dinine ve peygamberine yardım ederseniz, Allah da size yardım eder ve bu uğurda bulunduğunuz her yerde ayaklarınızı sağlam tutar, kaydırmaz.
- İnkâra saplananlara gelince, onların hakkı yıkılıp yok olmaktır. Allah onların yaptıklarını sonuçsuz bırakacaktır.
- Çünkü onlar, Allah’ın indirdiği Kur’an’ı beğenmediler. Bu sebeple Allah da onların bütün yaptıklarını boşa çıkaracaktır.
- Peki onlar, hiç yeryüzünde dolaşarak, kendilerinden önce gelip geçenlerin sonu nasıl olmuş diye bakıp ibret almazlar mı? Allah onları yerle bir etmişti. Bu kâfirleri de aynı son beklemektedir!
- Bu böyledir. Çünkü Allah, iman edenlerin yardımcısı ve koruyucusudur. Kâfirlerin ise hiçbir yardımcısı yoktur.
- Allah, iman edip sâlih ameller yapanları altlarından ırmaklar akan cennetlere yerleştirecektir. İnkâr edenlere gelince, onlar dünya zevklerinin peşine düşerler ve hayvanlar gibi yiyip içerler. Oysa onların âhirette varacakları yer, ateştir.
- Rasûlüm! Seni öz yurdundan çıkaran kavminden daha güçlü nice toplumlar vardı ki, biz hepsini helâk ettik de yardımlarına koşan kimse çıkmadı.
- Rabbinden gelen apaçık bir delile dayanarak hareket eden kimse, hiç kötü işleri kendisine süslü gösterilen ve nefsânî arzularının peşine düşmüş kimse gibi olur mu?
- Gönülleri Allah’a saygıyla dopdolu olup O’na karşı gelmekten sakınanlara va‘dedilen cennetin durumu şöyledir: Orada hiç bozulmayan tertemiz su ırmakları, tadı bozulmayan taptaze süt ırmakları, içenlere lezzet veren ve dünyadakiler gibi sarhoş etmeyen şarap ırmakları ve süzme bal ırmakları vardır. Onlar için orada ayrıca canlarının çektiği her çeşit meyve ve Rablerinden bir bağışlanma vardır. Böyle nimetler içinde yaşayanlarla; cehennemde sürekli kalacak olan ve kaynar su içirilip de bağırsakları parçalanan kimseler hiç bir olur mu?
- Onlardan seni dinler gibi görünenler vardır. Fakat senin huzurundan ayrıldıkları zaman, gerçekten seni dinleyip bilgi sahibi olanlara alaycı bir tavırla: “Demin o ne söylemişti bakalım?” derler. Onlar, kalplerini Allah’ın mühürlediği ve nefsânî arzularının peşine düşmüş kimselerdir.
- Doğru yola uyanlara gelince, Allah onların iman ve hidâyetlerini artırmış, onlara dünyada günahlardan, âhirette de cehennemden korunmayı nasip etmiştir.
- O kâfirler, yoksa kıyâmetin ansızın başlarına kopmasını mı bekliyorlar? Onun alâmetleri şimdiden ortaya çıkmıştır bile. Fakat kıyâmet koptuktan sonra, kendilerine yapılan uyarıyı hatırlayıp eyvâh demeleri neye yarar ki!
- Rasûlüm! Bil ki, Allah’tan başka ilâh yoktur. Hem kendi günahın, hem de erkek kadın tüm mü’minlerin günahları için Allah’tan bağışlanma dile. Allah, sizin gezip dolaştığınız yeri de, sonunda varıp kalacağınız yeri de çok iyi bilir.
- İman edenler: “Keşke savaşa izin veren bir sûre indirilseydi” diyorlardı. Fakat mânası açık, hükmü kesin bir sûre indirilip de içinde savaş emri zikredilince, kalplerinde hastalık bulunanların, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş birinin baktığı gibi sana baktıklarını görürsün. Halbuki onlara yakışan şuydu:
- Allah’ın emrine gönülden itaat etmek ve savaşa hazır olduklarını bildiren uygun sözler söylemek! İş ciddiye bindiği ve düşman askerleriyle karşılaşıldığı sırada, Allah’a verdikleri sözü yerine getirselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olacaktı!
- Ey münafıklar! Demek fırsatını bulup iş başına geçecek olsanız, yeryüzünde bozgunculuk yapacak ve akrabalık bağlarını keseceksiniz, öyle mi?
- İşte onlar, Allah’ın rahmetinden büsbütün kovduğu, kulaklarını sağır ve gözlerini kör ettiği kimselerdir.
- Onlar Kur’an’ı inceden inceye düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinin üzerinde üst üste kilitleri mi var?
- Doğru yol kendilerine iyice belli olduktan sonra gerisin geri dönenler yok mu, şeytan onları fitlemiş ve onları uzun emellerin peşine düşürmüştür.
- Bunun sebebi onların, Allah’ın indirdiği buyruklardan hoşlanmayanlara: “Biz, bazı hususlarda size uyacak, sizinle birlikte hareket edeceğiz” demeleridir. Halbuki Allah, onların gizli konuşmalarını da, sakladıkları her türlü gizliliği de bilmektedir.
- Peki melekler, yüzlerine ve sırtlarına vura vura canlarını alırken onların halleri nice olacak!
- Evet, canları böyle çıkacak; çünkü onlar Allah’ı gazaplandıracak şeylerin peşine düştüler ve O’nun rızâsını kazandıracak itikat ve davranışları beğenmediler. Bu sebeple Allah da onların bütün yaptıklarını boşa çıkardı.
- Yoksa kalplerinde hastalık bulunan o münafıklar, içlerinde mü’minlere karşı duydukları kinlerini Allah’ın ortaya çıkarmayacağını mı sanıyorlar?
- Dileseydik biz onları tek tek sana gösterirdik, sen de onları yüzlerinden tanırdın. Yine de sen onları konuşma tarzlarından, sözlerindeki eğip bükmelerden tanıyabilirsin. Allah, bütün yaptıklarınızı bilir.
- Gerçek şu ki, içinizden cihâd edenleri ve sabredenleri ayırt edinceye; söz ve davranışlarınızdaki samimiyetinizin doğruluğunu ortaya çıkarıncaya kadar biz sizi sınamaya devam edeceğiz.
- İnkâr eden, insanları Allah’ın yolundan alıkoyan ve kendilerine doğru yol iyice belli olduktan sonra Peygamber’e karşı gelenler, Allah’a hiçbir zarar veremeyeceklerdir. Allah onların bütün yaptıklarını boşa çıkaracaktır.
- Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin de sakın amellerinizi boşa çıkarmayın!
- İnkâr eden, insanları Allah’ın yolundan alıkoyan ve sonra da kâfir olarak ölenleri Allah asla bağışlamayacaktır.
- Siz üstün durumda iken gevşeklik gösterip de barış çağrısı yapmayın! Allah sizinle beraberdir; yaptıklarınızı karşılıksız bırakmayacak ve onların karşılığında asla eksik ödemede bulunmayacaktır.
- Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Eğer inanıp Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız Allah size mükâfatınızı tastamam verecektir. Üstelik Allah sizden cihâd için bütün malınızı da istemiyor.
- Eğer onların hepsini isteyip de sizi iyice sıkıştırsaydı, cimrilik ederdiniz; bu da sizin içinizde bastırılmış olan kin ve nefret duygularını ortaya dökerdi.
- İşte ey mü’minler, şimdi sizden mallarınızı Allah yolunda harcamanız istenmektedir. Fakat içinizden bir kısmınız cimrilik ediyor. Halbuki kim cimrilik yaparsa ancak kendi zararına yapmış olur. Allah sınırsız servet sahibi olup hiç kimseye muhtaç değildir, siz ise fakir olup mutlak mânada O’na muhtaçsınız. Eğer din yolunda fedakârlıktan yüz çevirirseniz, Allah sizin yerinize başka bir toplum getirir de, sonra onlar sizin gibi hayırsız ve itaatsiz olmazlar!
Yorum gönder