Mutaffifin Suresi – Arapça ve Türkçe Okunuşu
Mutaffifin Suresi Arapça okunuşu
Mutaffifin Suresi Arapça Dinle
Mutaffifin Suresi Türkçe Okunuşu
Bismillâhirrahmânirrahîm.
- Veylun lilmutaffifiyne.
- Elleziyne izektalu ‘alennasi yestevfune.
- Ve iza kaluhum ev vezenuhum yuhsirune.
- Ela yezunnu ulaike ennehum meb’usune.
- Liyevmin ‘azıymin.
- Yevme yekumunnasu lirabbil’alemiyne.
- Kella inne kitabelfuccari lefiy sicciynin.
- Ve ma edrake ma sicciynun.
- Kitabun merkumun.
- Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne.
- Elleziyne yukezzibune biyevmiddiyni.
- Ve ma yukezzibu bihi illa kullu mu’tedin esiymin.
- İza tutla aleyhi ayatuna kale esatıyrul’evveliyne.
- Kella bel rane ‘ala kulubihim ma kanu yeksibune.
- Kella innehum ‘an rabbihim yevmeizin lemahcubune.
- Summe innehum lesalulcahıymi.
- Summe yukalu hazelleziy kuntum bihi tukezzibune.
- Kella inne kitabel’ebrari lefiy ‘ılliyyiyne.
- Ve ma edrake ma ‘ılliyyune.
- Kitabun merkumun.
- Yeşheduhulmukarrebune.
- İnnelebrare. Lefiy na’ıymin.
- ‘Alel’eraiki yenzurune.
- Ta’rifu fiy vucuhihim nadretenna’ıymi.
- Yuskavne min rahıykın mahtumin.
- Hıtamuhu miskun ve fiy zalike felyetenafesilmutenasifune.
- Ve mizacuhu min tesniymin.
- Aynen yeşrebu bihelmukarrebune.
- İnnelleziyne ecremu kanu minelleziyne amenu yadhakune.
- Ve iza merru bihim yeteğamezune.
- Ve izenkalebu ila ehlihimunkalebu fekihiyne.
- Ve iza reevhum kalu inne haulai ledallune.
- Ve ma ursilu ‘aleyhim hafizıyne.
- Felyevmelleziyne amenu minelkuffari yadhakune.
- ‘Alel’eraiki yenzurune.
- Hel suvvibelkuffaru ma kanu yef’alune.
Mutaffifin Suresi Türkçe Dinle
Mutaffifin Suresi’nin Anlamı
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
- Ölçü ve tartıya hîle karıştıranların vay hâline!
- Onlar, insanlardan bir şey ölçerek aldıkları zaman tastamam alırlar.
- Fakat kendileri başkalarına bir şey satarken, eksik ölçüp tartarlar.
- Sahi onlar, yeniden diriltileceklerini hiç akılarına getirmezler mi?
- O büyük günde?
- Öyle bir günde ki, bütün insanlar kabirlerinden kalkıp, hesap ve ceza için Âlemlerin Rabbinin huzurunda divan dururlar!
- Gerçek şu ki, doğru yoldan sapmış kâfirlerin defteri Siccîn’dedir.
- Bilir misin nedir Siccîn?
- O, kâfirlerin amellerinin yazıldığı, rakamlanıp mühürlendiği bir defterdir.
- Gerçeği yalanlayanların o gün vay hâline!
- Onlar, hesap ve ceza gününü yalanlıyorlar.
- Oysa onu, ancak hiçbir sınır tanımadan haddini aşan ve günaha dalan kimse yalanlar.
- Kendisine âyetlerimiz okunduğu zaman: “Bunlar eskilerin masalları!” der geçer.
- Hayır, gerçek hiç de öyle değil! Aslında onların işledikleri günahlar, kalplerini bütün bütün paslandırmıştır.
- Heyhât! Gerçek şu ki, o gün onlar Rablerinin yakınlığından, O’nun rahmetinden ve O’nu görmekten mahrum kalacaklardır.
- Sonra onlar, kesinlikle o kızgın alevli cehenneme gireceklerdir.
- Sonra da kendilerine: “İşte budur sizin yalanlayıp durduğunuz azap!” denecektir.
- Hayır! Hayır! Şüphesiz iyilik, ihlas ve fazilet sahibi kişilerin defteri İlliyyûn’dadır.
- Bilir misin nedir İlliyyûn?
- O, iyilerin amellerinin yazıldığı, rakamlanıp mühürlendiği bir defterdir.
- Allah’a en yakın has kullar onu görür ve incelerler.
- İyilik, ihlas ve fazilet sahibi kimseler, ebedî cennet nimetleri içindedirler.
- Koltuklar üzerine oturmuş, sevinçle etrafı seyrederler.
- Öyle ki, onları saran nimetlerin sevinç ve parıltısını yüzlerinden okursun.
- Onlara, her türlü zarara karşı ilâhî teminat mührü taşıyan hâlis bir içecekten içirilir.
- Bir içecek ki, içimi bittiğinde ağızda misk kokusu bırakır. İmrenip yarışacak olanlar, işte bu cennet devleti için yarışsınlar!
- Ona biraz da, cennetin en yüksek mevkiinden kaynayan Tesnîm pınarından katılmıştır.
- Tesnîm bir pınardır ki, ondan sadece Allah’a en yakın has kullar kana kana içer.
- Günahlara dalmış inkârcı suçlular, dünyada iken mü’minlerle alay edip, onlara gülüyorlardı.
- Yanlarından geçerken kaş göz hareketleriyle onları küçümsüyorlardı.
- Dostlarının yanına dönerken, yaptıkları bu densizliğe sevinip övünerek dönüyorlardı.
- Mü’minleri gördükleri zaman da: “Bunlar gerçekten sapıtmış tipler!” diyorlardı.
- Oysa onlar, mü’minler üzerine gözcü ve denetleyici olarak görevlendirilmiş değillerdi.
- İşte bu gün de, iman edenler o kâfilere gülerler.
- Koltuklar üzerine oturmuş, onların cehennemdeki hallerini seyrederken!
- Nasıl, buldu mu o kâfirler yaptıklarının tam karşılığını?
Yorum gönder