Nahl Suresi – Arapça ve Türkçe Okunuşu
Nahl Suresi Arapça Okunuşu
Nahl Suresi Arapça Dinle
Nahl Suresi Türkçe Okunuşu
Bismillahirrahmanirrahim.
- Eta emrullahi fe la testa’ciluh, subhanehu ve teala amma yuşrikun.
- Yunezzilul melaikete bir ruhi min emrihi ala men yeşau min ibadihi en enziru ennehu la ilahe illa ene fettekun.
- Halakas semavati vel arda bil hakk, teala amma yuşrikun.
- Halakal insane min nutfetin fe iza huve hasimun mubin.
- Vel en’ame halakaha, lekum fiha dif’un ve menafiu ve minha te’kulun.
- Ve lekum fiha cemalun hine turihune ve hine tesrehun.
- Ve tahmilu eskalekum ila beledin lem tekunu balıgihi illa bi şıkkıl enfus, inne rabbekum le raufun rahim.
- Vel hayle vel bigale vel hamire li terkebuha ve zineh, ve yahluku ma la ta’lemun.
- Ve alallahi kasdus sebili ve minha cair, ve lev şae le hedakum ecmain.
- Huvellezi enzele mines semai maen lekum minhu şarabun ve minhu şecerun fihi tusimun.
- Yunbitu lekum bihiz zer’a vez zeytune ven nahile vel a’nabe ve min kullis semerat, inne fi zalike le ayeten li kavmin yetefekkerun.
- Ve sehhara lekumul leyle ven nehare veş şemse vel kamer, ven nucumu musahharatun bi emrih, inne fi zalike le ayatin li kavmin ya’kılun.
- Ve ma zerae lekum fil ardı muhtelifen elvanuh, inne fi zalike le ayeten li kavmin yezzekkerun.
- Ve huvellezi sehharel bahre li te’kulu minhu lahmen tariyyen ve testahricu minhu hilyeten telbesuneha, ve terel fulke mevahira fihi ve li tebtegu min fadlihi ve leallekum teşkurun.
- Ve elka fil ardı revasiye en temide bikum ve enharen ve subulen leallekum tehtedun.
- Ve alamat, ve bin necmi hum yehtedun.
- E fe men yahluku ke men la yahluk, e fe la tezekkerun.
- Ve in teuddu ni’metallahi la tuhsuha, innallahe le gafurun rahim.
- Vallahu ya’lemu ma tusirrune ve ma tu’linun.
- Vellezine yed’une min dunillahi la yahlukune şey’en ve hum yuhlekun.
- Emvatun gayru ahya’, ve ma yeş’urune eyyane yub’asun.
- İlahukum ilahun vahid, fellezine la yu’minune bil ahirati kulubuhum munkiretun ve hum mustekbirun.
- La cereme ennallahe ya’lemu ma yusirrune ve ma yu’linun, innehu la yuhıbbul mustekbirin.
- Ve iza kile lehum ma za enzele rabbukum kalu esatirul evvelin.
- Liyahmilu evzarehum kamileten yevmel kıyameti ve min evzarillezine yudıllunehum bi gayri ilm, e la sae ma yezirun.
- Kad mekerellezine min kablihim fe etallahu bunyanehum minel kavaıdi fe harre aleyhimus sakfu min fevkıhim ve etahumul azabu min haysu la yeş’urun.
- Summe yevmel kıyameti yuhzihim ve yekulu eyne şurekaiyellezine kuntum tuşakkune fihim, kalellezine utul ilme innel hızyel yevme ves sue alel kafirin.
- Ellezine teteveffahumul melaiketu zalimi enfusihim fe elkavus seleme ma kunna na’melu min su’, bela innallahe alimun bima kuntum ta’melun.
- Fedhulu ebvabe cehenneme halidine fiha fe lebi’se mesvel mutekebbirin.
- Ve kile lillezinettekav ma za enzele rabbukum, kalu hayra, lillezine ahsenu fi hazihid dunya haseneh, ve le darul ahıreti hayr, ve le ni’me darul muttekin.
- Cennatu adnin yedhuluneha tecri min tahtihel enharu lehum fiha ma yeşaun, kezalike yeczillahul muttekin.
- Ellezine teteveffahumul melaiketu tayyibine yekulune selamun aleykumudhulul cennete bima kuntum ta’melun.
- Hel yanzurune illa en te’tiyehumul melaiketu ev ye’tiye emru rabbik, kezalike fe alellezine min kablihim, ve ma zalemehumullahu ve lakin kanu enfusehum yazlimun.
- Fe esabehum seyyiatu ma amilu ve haka bihim ma kanu bihi yestehziun.
- Ve kalellezine eşreku lev şaallahu ma abedna min dunihi min şey’in nahnu ve la abauna ve la harremna min dunihi min şey’, kezalike fe alellezine min kablihim, fe hel aler rusuli illel belagul mubin.
- Ve le kad beasna fi kulli ummetin resulen eni’budullahe vectenibut tagut, fe minhum men hedallahu ve minhum men hakkat aleyhid dalaleh, fe siru fil ardı fanzuru keyfe kane akıbetul mukezzibin.
- İn tahris ala hudahum fe innallahe la yehdi men yudıllu ve ma lehum min nasırin.
- Ve aksemu billahi cehde eymanihim la yeb’asullahu men yemut, bela va’den aleyhi hakkan ve lakinne ekseren nasi la ya’lemun.
- Li yubeyyine lehumullezi yahtelifune fihi ve li ya’lemellezine keferu ennehum kanu kazibin.
- İnnema kavluna li şey’in iza erednahu en nekule lehu kun fe yekun.
- Vellezine haceru fillahi min ba’di ma zulimu li nubevvi ennehum fid dunya haseneh, ve le ecrul ahıreti ekber, lev kanu ya’lemun.
- Ellezine saberu ve ala rabbihim yetevekkelun.
- Ve ma erselna min kablike illa ricalen nuhi ileyhim fes’elu ehlez zikri in kuntum la ta’lemun.
- Bil beyyinati vez zubur, ve enzelna ileykez zikre li tubeyyine lin nasi ma nuzzile ileyhim ve leallehum yetefekkerun.
- E fe eminellezine mekeru seyyiati en yahsifallahu bihimul arda ev ye’tiyehumul azabu min haysu la yeş’urun.
- Ev ye’huzehum fi tekallubihim fe ma hum bi mu’cizin.
- Ev ye’huzehum ala tehavvuf, fe inne rabbekum le raufun rahim.
- E ve lem yerev ila ma halakallahu min şey’in yetefeyyeu zilaluhu anil yemini veş şemaili succeden lillahi ve hum dahırun.
- Ve lillahi yescudu ma fis semavati ve ma fil ardı min dabbetin vel melaiketu ve hum la yestekbirun.
- Yehafune rabbehum min fevkıhim ve yef’alune ma yu’merun.
- Ve kalallahu la tettehızu ilaheynisneyn, innema huve ilahun vahıd, fe iyyaye ferhebun.
- Ve lehu ma fis semavati vel ardı ve lehud dinu vasıba, e fe gayrallahi tettekun.
- Ve ma bikum min ni’metin fe minallahi summe iza messekumud durru fe ileyhi tec’erun.
- Summe iza keşefad durra ankum iza ferikun minkum bi rabbihim yuşrikun.
- Li yekfuru bima ateynahum, fe temetteu, fesevfe ta’lemun.
- Ve yec’alune li ma la ya’lemune nasiben mimma razaknahum, tallahi le tus’elunne amma kuntum tefterun.
- Ve yec’alune lillahil benati subhanehu ve lehum ma yeştehun.
- Ve iza buşşire ehaduhum bil unsa zalle vechuhu musvedden ve huve kezim.
- Yetevara minel kavmi min sui ma buşşire bih, e yumsikuhu ala hunin em yedussuhu fit turab, e la sae ma yahkumun.
- Lillezine la yu’minune bil ahıreti meselus sev’, ve lillahil meselul a’la, ve huvel azizul hakim.
- Ve lev yuahızullahun nase bi zulmihim ma tereke aleyha min dabbetin ve lakin yuahhıruhum ila ecelin musemma, fe iza cae eceluhum la yeste’hırune saaten ve la yestakdimun.
- Ve yec’alune lillahi ma yekrehune ve tesıfu elsinetuhumul kezibe enne lehumul husna, la cereme enne lehumun nare ve ennehum mufretun.
- Tallahi lekad erselna ila umemin min kablike fe zeyyene lehumuş şeytanu a’malehum fe huve veliyyuhumul yevme ve lehum azabun elim.
- Ve ma enzelna aleykel kitabe illa li tubeyyine lehumullezihtelefu fihi ve huden ve rahmeten li kavmin yu’minun.
- Vallahu enzele mines semai maen fe ahya bihil arda ba’de mevtiha, inne fi zalike le ayeten li kavmin yesmeun.
- Ve inne lekum fil en’ami le ibreh, nuskikum mimma fi butunihi min beyni fersin ve demin lebenen halisen saigan liş şaribin.
- Ve min semeratin nahili vel a’nabi tettehizune minhu sekeren ve rızkan hasena, inne fi zalike le ayeten li kavmin ya’kılun.
- Ve evha rabbuke ilen nahli enittehızi minel cibali buyuten ve mineş şeceri ve mimma ya’rişun.
- Summe kuli min kullis semerati fesluki subule rabbiki zulula, yahrucu min butuniha şarabun muhtelifun elvanuhu fihi şifaun lin nas, inne fi zalike le ayeten li kavmin yetefekkerun.
- Vallahu halakakum summe yeteveffakum ve minkum men yureddu ila erzelil umuri li keyla ya’leme ba’de ilmin şey’a, innallahe alimun kadir.
- Vallahu faddale ba’dakum ala ba’dın fir rızk, femellezine fuddılu bi raddi rızkıhim ala ma meleket eymanehum fe hum fihi seva’, e fe bi ni’metillahi yechadun.
- Vallahu ceale lekum min enfusikum ezvacen ve ceale lekum min ezvacikum benine ve hafedeten ve rezakakum minet tayyibat, e fe bil batıli yu’minune ve bi ni’metillahi hum yekfurun.
- Ve ya’budune min dunillahi ma la yemliku lehum rızkan mines semavati vel ardı şey’en ve la yestetiun.
- Fe la tadribu lillahil emsal, innallahe ya’lemu ve entum la ta’lemun.
- Daraballahu meselen abden memluken la yakdiru ala şey’in ve men razaknahu minna rızkan hasenen fe huve yunfiku minhu sırren ve cehra, hel yestevun, elhamdulillah, bel ekseruhum la ya’lemun.
- Ve daraballahu meselen raculeyni ehaduhuma ebkemu la yakdiru ala şey’in ve huve kellun ala mevlahu eynema yuveccihhu la ye’ti bi hayr, hel yestevi huve ve men ye’muru bil adli ve huve ala sıratın mustakim.
- Ve lillahi gaybus semavati vel ard, ve ma emrus saati illa kelemhıl basari ev huve akreb, innallahe ala kulli şey’in kadir.
- Vallahu ahrecekum min butuni ummehatikum la ta’lemune şey’en ve ceale lekumus sem’a vel ebsare vel ef’idete leallekum teşkurun.
- E lem yerev ilet tayri musahharatin fi cevvis sema, ma yumsikuhunne illallah, inne fi zalike le ayatin li kavmin yu’minun.
- Vallahu ceale lekum min buyutikum sekenen ve ceale lekum min culudil en’ami buyuten testehıffuneha yevme za’nikum ve yevme ikametikum ve min asvafiha ve evbariha ve eş’ariha esasen ve metaan ila hin.
- Vallahu ceale lekum mimma halaka zılalen ve ceale lekum minel cibali eknanen ve ceale lekum serabile tekikumul harra ve serabile tekikum be’sekum, kezalike yutimmu ni’metehu aleykum leallekum tuslimun.
- Fe in tevellev fe innema aleykel belagul mubin.
- Ya’rifune ni’metallahi summe yunkiruneha ve ekseruhumul kafirun.
- Ve yevme neb’asu min kulli ummetin şehiden summe la yu’zenu lillezinekeferu ve la hum yusta’tebun.
- Ve iza raellezine zalemul azabe fe la yuhaffefuanhum ve la hum yunzarun.
- Ve iza raellezine eşreku şurekaehum kalu rabbena haulai şurekaunellezine kunna ned’u min dunik, fe elkav ileyhimul kavle innekum le kazibun.
- Ve elkav ilallahi yevme izinis seleme ve dalle anhum ma kanu yefterun.
- Ellezine keferu ve saddu an sebilillahi zidnahum azaben fevkal azabi bima kanu yufsidun.
- Ve yevme neb’asu fi kulli ummetin şehiden aleyhim min enfusihim ve ci’nabike şehiden ala haula, ve nezzelna aleykel kitabe tibyanen likulli şey’in ve huden ve rahmeten ve buşra lil muslimin.
- İnnallahe ye’muru bil adli vel ihsani ve itai zil kurba ve yenha anil fahşai vel munkeri vel bagy, yeizukum leallekum tezekkerun.
- Ve evfu bi ahdillahi iza ahedtum ve la tenkudul eymane ba’de tevkidiha ve kad cealtumullahe aleykum kefila, innallahe ya’lemu ma tef’alun.
- Ve la tekunu kelleti nekadat gazleha min ba’di kuvvetin enkasa, tettehızune eymanekum dehalen beynekum en tekune ummetun hiye erba min ummeh, innema yeblukumullahu bih, ve le yubeyyinenne lekum yevmel kıyameti ma kuntum fihi tahtelifun.
- Ve lev şaallahu le cealekum ummeten vahideten ve lakin yudıllu men yeşau ve yehdi men yeşa’, ve le tus’elunne amma kuntum ta’melun.
- Ve la tettehızu eymanekum dehalen beynekum fe tezille kademun ba’de subutiha ve tezukus sue bima sadedtum an sebilillah, ve lekum azabun azim.
- Ve la teşteru bi ahdillahi semenen kalila, innema indallahi huve hayrun lekum in kuntum ta’lemun.
- Ma ındekum yenfedu ve ma ındallahi bak, ve le necziyennellezine saberu ecrehum bi ahseni ma kanu ya’melun.
- Men amile salihan min zekerin ev unsa ve huve mu’minun fe le nuhyiyennehu hayaten tayyibeh, ve le necziyennehum ecrehum bi ahseni ma kanu ya’melun.
- Fe iza kare’tel kur’ane festeız billahi mineş şeytanir racim.
- İnnehu leyse lehu sultanun alellezine amenu ve ala rabbihim yetevekkelun.
- İnnema sultanuhu alellezine yetevellevnehu vellezine hum bihi müşrikun.
- Ve iza beddelna ayeten mekane ayetin vallahu a’lemu bima yunezzilu kalu innema ente mufter, bel ekseruhum la ya’lemun.
- Kul nezzelehu ruhul kudusi min rabbike bil hakkı li yusebbitellezine amenu ve huden ve buşra lil muslimin.
- Ve lekad na’lemu ennehum yekulune innema yuallimuhu beşer, lisanullezi yulhıdune ileyhi a’cemiyyun ve haza lisanun arabiyyun mubin.
- İnnellezine la yu’minune bi ayatillahi la yehdihimullahu ve lehum azabun elim.
- İnnema yefteril kezibellezine la yu’minune bi ayatillahi ve ulaike humul kazibun.
- Men kefere billahi min ba’di imanihi illa men ukrihe ve kalbuhu mutmainnun bil imani ve lakin men şereha bil kufri sadran fe aleyhim gadabun minallah, ve lehum azabun azim.
- Zalike bi ennehumustehebbul hayated dunya alel ahıreti ve ennallahe la yehdil kavmel kafirin.
- Ulaikellezine tabeallahu ala kulubihim ve sem’ihim ve ebsarihim, ve ulaike humul gafilun.
- La cereme ennehum fil ahıreti humul hasirun.
- Summe inne rabbeke lillezine haceru min ba’di ma futinu summe cahedu ve saberu inne rabbeke min ba’diha le gafurun rahim.
- Yevme te’ti kullu nefsin tucadilu an nefsiha ve tuveffa kullu nefsin ma amilet ve hum la yuzlemun.
- Ve daraballahu meselen karyeten kanet amineten mutmainneten ye’tiha rızkuha ragaden min kulli mekanin fe keferet bi en’umillahi fe ezakahallahu libasel cui vel havfi bima kanu yasnaun.
- Ve lekad caehum resulun minhum fe kezzebuhu fe ehazehumul azabu ve hum zalimun.
- Fe kulu mimma razakakumullahu halalen tayyiben veşkuru ni’metallahi in kuntum iyyahu ta’budun.
- İnnema harreme aleykumul meytete veddeme ve lahmel hınziri ve ma uhılle li gayrillahi bih, fe menıdturra gayre bagın ve la adin fe innallahe gafurun rahim.
- Ve la tekulu lima tesıfu elsinetukumul kezibe haza halalun ve haza haramun li tefteru alallahil kezib, innellezine yefterune alallahil kezibe la yuflihun.
- Metaun kalilun ve lehum azabun elim.
- Ve alellezine hadu harremna ma kasasna aleyke min kabl, ve ma zalemnahum ve lakin kanu enfusehum yazlimun.
- Summe inne rabbeke lillezine amilus sue bi cehaletin summe tabu min ba’di zalike ve aslahu inne rabbeke min ba’diha le gafurun rahim.
- İnne ibrahime kane ummeten kaniten lillahi hanifa ve lem yeku minel muşrikin.
- Şakiren li en’umih, ictebahu ve hudahu ila sıratın mustekim.
- Ve ateynahu fid dunya haseneh, ve innehu fil ahıreti le mines salihin.
- Summe evhayna ileyke enittebi’ millete ibrahime hanifa, ve ma kane minel muşrikin.
- İnnema cuiles sebtu alellezinahtelefu fih, ve inne rabbeke le yahkumu beynehum yevmel kıyameti fima kanu fihi yahtelifun.
- Ud’u ila sebili rabbike bil hikmeti vel mev’ızatil haseneti ve cadilhum billeti hiye ahsen, inne rabbeke huve a’lemu bi men dalle an sebilihi ve huve a’lemu bil muhtedin.
- Ve in akabtum fe akıbu bi misli ma ukıbtum bih, ve le in sabertum le huve hayrun lis sabirin.
- Vasbır ve ma sabruke illa billahi ve la tahzen aleyhim ve la teku fi daykın mimma yemkurun.
- İnnallahe meallezinettekav vellezine hum muhsinun.
Nahl Suresi Türkçe Dinle
Nahl Suresi Türkçe Anlamı
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
- Allah’ın emri geldi, sakın onun gelmesini çabuklaştırmak istemeyin. O, kendisine ortak koştukları şeylerden münezzeh, yüksek, çok yüksektir.
- Kullarından dilediğine, kendi emrini vahyile melekleri indiriyor ve: “Şu gerçeği bildirin ki, Benden başka ilah yoktur, o halde Benden korkun!” buyuruyor.
- Gökleri ve yeri hikmetle yarattı. O, onların ortak koştuklarından yüksek, çok yüksektir.
- İnsanı bir damla sudan yarattı. Bir de bakarsın ki O, açık bir düşman kesilmiş!
- Hayvanları da yarattı, sizin için onlarda bir ısınlık (ısıtacak şeyler) ve bir takım menfaatler vardır. Hem de onlardan yersiniz.
- Akşam getirip sabah salarken onlarda sizin için bir güzellik vardır.
- Ağırlıklarınızı da yüklenir, yarı can olmadan varamayacağınız memleketlere kadar götürürler. Şüphesiz Rabbiniz, çok şefkatli, çok merhametlidir.
- Hem binesiniz diye, hem de zinet olmak üzere atları, katırları ve eşekleri de yarattı ve bilemeyeceğiniz daha neler yaratacak.
- Yolu doğrultmak Allah’a aittir. Ondan sapan da vardır. Allah dileseydi hepinizi doğru yola erdirirdi.
- O’dur ki, gökten bir su indirdi, içeceğiniz ondan sağlanır, kendisinde hayvan yaydığınız ağaç ve bitkiler ondan yetişir.
- Onunla size ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve türlüsünden meyveler bitirir. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir topluluk için bir ibret vardır.
- Yine geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Bütün yıldızlar da onun emrine boyun eğmiştir. Elbette bunda aklı olan bir topluluk için ibretler vardır.
- Daha yeryüzünde türlü renklerle yarattığı neler var sizin için. Elbette bunda derin düşünenler için bir ibret vardır.
- Yine taze bir et yiyesiniz ve içinden giyeceğiniz zinet eşyasını çıkarasınız diye, denizi emrinize veren O’dur. Gemilerin denizde suları yara yara akıp gittiklerini görürsün ve bu da lütfundan payınızı aramanız içindir, ola ki şükredersiniz.
- Bir de sizi çalkalamasın diye yeryüzüne ağır baskılar bıraktı, doğru gidesiniz diye ırmaklar ve yollar yarattı.
- Ve işaretler koydu. Yıldızla da yollarını bulurlar onlar.
- Şimdi hiç yaratan, yaratmayan gibi olur mu? Artık siz, düşünmeyecek misiniz?
- Oysa Allah’ın nimetlerini saymak isteseniz, sayamazsınız. Herhalde O, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
- Allah, gizlediklerinizi de açıkladıklarınızı da bilir.
- Allah’tan başka yalvardıkları ise, hiçbir şey yaratamazlar, zaten kendileri yaratılıp duruyorlar.
- Hep ölüdürler, diri değil. Ne zaman diriltileceklerinin de bilincinde değildirler.
- İlahınız bir tek ilahtır; öyle iken ahirete inanmayanlar, kendilerini büyük gördüklerinden, onların kalpleri inkarcıdır.
- Şüphe yok ki, Allah onların ne gizlediklerini, ne açıkladıklarını hep bilir. Muhakkak O, kibirlenenleri sevmez.
- Onlara: “Rabbiniz ne indirdi?” denildiğinde “Eskilerin masalları.” dediler.
- Şunun için ki kıyamet gününde kendi günahlarını tamamen yüklendikten başka, bilgisizlikleri yüzünden saptırdıkları kimselerin günahlarından bir kısmını da yükleneceklerdir. Bak, ne fena yük yükleniyorlar!
- Onlardan öncekiler, tuzaklar kurmuşlardı. Allah da kurdukları binalarına temellerinden geldi (çökertti) de tavan tepelerinden üzerlerine çöktü ve azap onlara farkedemedikleri bir yönden geldi.
- Sonra kıyamet gününde Allah, onları rezil edecek ve: “Hani, nerede o, kendileri uğrunda ayrılık çıkarıp düşman kesildiğiniz ortaklarım? diyecek. Kendilerine ilim verilmiş olanlar: “Gerçekten bugün rüsvaylık ve zillet kafirleredir.” derler.
- Melekler, kendilerine zulmetmiş kimselerin canlarını alırken onlar: “Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk.” diyerek teslim olurlar. Hayır, Allah sizin ne maksatla yaptığınızı tamamen biliyor.
- Onun için girin bakalım, ebedi kalmak üzere cehennemin kapılarından! Bak, kibirlenenlerin yeri ne kötü!
- Allah’tan korkup kötülüklerden sakınanlara: “Rabbiniz ne indirdi?” diye sorulduğunda: “Hayır indirdi.” demişlerdir. Bu dünyada iyi işler yapanlara güzel bir mükafat vardır. Elbette ahiret yurdu daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne hoş!
- Girecekleri yer altlarından ırmaklar akan Adn cennetleridir, orada bütün diledikleri vardır; işte Allah takva sahiplerini böyle mükafatlandırır.
- Onlar ki, melekler, onların canlarını hoşça davranarak alırlar. “Selam size, girin cennete, çünkü çalışıyordunuz.” derler.
- O kafirler, sadece kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin emrinin gelmesini beklerler, onlardan öncekiler de böyle yaptılar. Allah onlara zulmetmedi; fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.
- Onun için yaptıklarının fenalıkları başlarına musibet oldu ve alay ettikleri şey kendilerini sarıverdi.
- Bir de müşrikler Allah dileseydi, ne biz, ne de atalarımız, O’ndan başka hiçbir şeye tapmazdık ve O’nun emri olmadan hiçbir şeyi yasaklamazdık! dediler. Bunlardan öncekiler de böyle yaptılar. Buna karşı peygamberin görevi, açık bir tebliğden başka birşey değildir.
- Andolsun ki: Biz, her ümmete: “Allah’a kulluk edin ve Tağuttan sakının!” diye uyaran bir peygamber gönderdik. Sonra içlerinden kimine Allah hidayet nasip etti, kimine de sapıklık hak oldu. Şimdi yeryüzünde bir dolaşın da peygamberlere yalancı diyenlerin sonunun ne olduğunu görün!
- Sen onların doğru yolu bulmalarını aşırı derecede istesen de kesinlikle Allah, sapıklıkta bırakacağı kimseleri doğru yola eriştirmez; Onların yardımcıları da yoktur.
- Onlar: “Allah, ölen kimseyi diriltmez.” diye olanca yeminleriyle Allah’a yemin ettiler. Hayır, dirilecektir, bu O’nun taahüt ettiği gerçek bir va’ddir; fakat insanların çoğu bunu bilmezler.
- Allah, hakkında görüş ayrılığına düştükleri gerçeği kendilerine anlatması ve inkar edenlerin de kendilerinin yalancı olduklarını bilmeleri için, onları dirilecektir.
- Bizim, herhangi birşey için sözümüz onu murat ettiğimiz zaman, yalnızca ona: “Ol!” dememizdir. O da hemen oluverir.
- Zulme uğradıktan sonra Allah uğrunda hicret edenlere gelince, kesinlikle onları dünyada güzelce yerleştireceğiz; ahiret mükafatı ise daha büyüktür, eğer bilseler.
- Onlar ki, sabretmişlerdir ve hep Rablerine dayanırlar.
- Senden önce de peygamberler olarak yalnızca kendilerine vahy vermekte olduğumuz erkekler gönderdik. Bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.
- Onları açık mucizelerle ve kitaplarla göndermiştik. Sana da bu Kur’an’ı indirdik, insanlara kendilerine indirileni anlatasın diye. Belki düşünürler.
- Yoksa o fenalıkları yapmak için tuzak kurup duranlar, Allah’ın kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden, hatır ve hayallerinden geçmeyen yönlerden kendilerine azabın gelmeyeceğinden emin mi oldular?
- Ya da dönüp dolaşırlarken kendilerini yakalayamayacağından? Onlar Allah’ı aciz bırakacak değillerdir.
- Veya kendilerini korkuta korkuta, eksilte eksilte alıvermesinden? Demek ki, Rabbiniz çok şefkatli, çok merhametlidir.
- Onlar, Allah’ın yarattığı herhangi birşeyi görmüyorlar mı? Bir baksalar ya, gölgeleri sağlarından, sollarından sürüklenerek, Allah’a secdeler ederek dönüp dolaşır.
- Göklerde ve yerde gerek canlı gerek melek kısmından ne varsa hepsi büyüklük taslamadan Allah’a secde ederler.
- Üstlerinden Rablerinin korkusunu duyarlar ve kendilerine her ne emredilirse yerine getirirler.
- Allah da buyurmuştur ki: “İki tanrı edinmeyin; O, ancak bir ilahtır. Onun için Benden, yalnızca Benden korkun!”
- Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. öyle iken, siz Allah’tan başkasından mı korkuyorsunuz?
- Sizde nimet olarak her ne varsa hepsi Allah’tandır. Sonra başınıza bir keder geldiğinde de hep O’na feryat edersiniz.
- Sonra o kederi sizden kaldırdığı zaman, içinizden bir kısmı derhal Rablerine ortak koşarlar.
- Kendilerine verdiğimiz nimeti nankörlük ile karşılamak için yaparlar bunu. Şimdi zevk sürün bakalım, yarın bileceksiniz!
- Bir de onlar kendilerine verdiğimiz rızıklardan tutup o hiçbir şey bilmeyen nesnelere bir pay ayırıyorlar. Allah’a andolsun ki, siz yaptığınız iftiralardan mutlaka hesaba çekileceksiniz.
- Allah’a kızlar isnat ediyorlar O, bundan münezzehtir kendilerine ise canlarının istediğini.
- Oysa onlardan birine kız müjdesi verildiğinde öfkesinden yüzü simsiyah kesiliyor.
- Verilen müjdenin kötü etkisiyle kavminden gizleniyor. Onu, hakarete katlanıp sağ mı bırakacak, yoksa toprağa mı gömecek? Bak, ne fena hükümler veriyorlar!
- Ahirete iman etmeyenler için kötülük örneği sıfatlar vardır; en yüce sıfatlar ise Allah’ındır. O, güçlüdür, hikmet sahibidir.
- Şayet Allah insanları zulümleri ile cezalandırsaydı, yeryüzünde bir tek deprenen canlı bırakmazdı, fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Süre sonu geldiğinde ise ne bir an erteleyebilirler, ne de öne alabilirler.
- Onlar, kendilerinin hoşlanmayacakları şeyleri Allah’a isnat ediyorlar, dilleri de en güzel akıbetin kendilerinin olduğuna ait yalan söylüyor. Doğrusu, onların hakkı sadece ateştir ve onlar en önde gidecekler o ateşe!
- Allah’a andolsun ki, senden önce birçok ümmetlere peygamberler gönderdik, ne var ki, şeytan onlara yaptıklarını güzel gösterdi. Bugün de onların dostudur. Onlar için acı bir azap vardır.
- Biz, sana bu kitabı, yalnızca onlara ihtilaf ettikleri şeyi açıklayasın ve iman edeceklere bir hidayet ve rahmet olsun diye indirdik.
- Allah gökten bir su indirdi de onunla yeri ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz ki, bunda dinleyecek bir topluluk için bir ibret vardır.
- Gerçekten size sağmal hayvanlarda da bir ibret vardır. Biz, size onların kanlarındaki fışkı ile kan arasından, lezzetli ve içenlerin boğazlarından kolayca kayıp giden halis bir süt içiriyoruz.
- Hurma ve üzüm ağaçlarının meyvelerinden de hem içki, hem de güzel bir yiyecek çıkarırsınız. Şüphesiz ki, bunda aklını kullanan bir topluluk için kesin bir ibret vardır.
- Rabbin bal arısına da şöyle vahyetti: “Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan göz göz evler edin!
- Sonra bütün meyvelerden ye ve Rabbinin kolay kıldığı yollara koy.” İçlerinden çeşitli renklerde bir içecek çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Şüphesiz ki, bunda düşünen bir topluluk için büyük bir ibret vardır.
- Sizi, Allah yarattı, sonra O, sizi öldürür; içinizden kimi de bildiklerinden hiçbir şey bilmez olsun diye, ömrünün en kötü çağına kadar yaşatılır. Şüphesiz ki, Allah herşeyi bilendir, her şeye gücü yetendir.
- Allah, rızık bakımından kiminizi kiminize üstün kıldı. Fazla verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere vermiyorlar ki, eşit olsunlar. Şimdi Allah’ın nimetini inkar mı ediyorlar?
- Allah sizlere kendi cinsinizden eşler yarattı. Eşlerinizden oğullar ve torunlar verdi ve sizi hoş hoş nimetlerle rızıklandırdı. Onlar, şimdi batıla inanıp da Allah’ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?
- Allah’ı bırakıp da göklerden ve yerden kendilerine verecek hiçbir rızka sahip olmayan ve olma ihtimali bulunmayan şeylere tapıyorlar.
- Artık Allah’a temsiller yapmağa kalkmayın. Çünkü Allah bilir, siz bilemezsiniz.
- Allah şunu misal getirdi: Bir yanda hiçbir şeye gücü yetmeyen bir köle, diğer yanda tarafımızdan güzel bir rızık verdiğimiz, ondan gizli, açık olarak harcayan hür bir insan, bunlar hiç eşit olur mu? Bütün hamd, Allah’a mahsustur, fakat çokları bilmezler.
- Allah şunu da bir örnek veriyor: Birisi hiçbir şeye gücü yetmeyen, efendisine sadece bir ağırlık olan ve ne tarafa gönderilse hiçbir işe yaramayan bir dilsizdir. Bu dilsiz hiç adaletle emreden ve doğru bir yolda giden kimse ile eşit olabilir mi?
- Bütün göklerin ve yerin sırrını bilmek de Allah’a mahsustur. Kıyamet olayı da yalnız bir göz kırpması gibi veya daha yakındır. Şüphe yok ki, Allah, herşeye gücü yetendir.
- Allah, sizi annelerinizin karınlarından hiçbir şey bilmediğiniz bir halde çıkardı. Öyle iken size, işitme, gözler ve kalpler verdi ki, şükredesiniz.
- Gökyüzünün boşluğunda Allah’ın emrine boyun eğdirilerek uçuşan kuşları görmediler mi? Onları boşlukta tutan Allah’tır ancak. Şüphesiz, bunda iman edecek bir topluluk için birçok deliller vardır.
- Allah size evlerinizden bir huzur ve dinlenme yeri yaptı. Hayvanların derilerinden gerek yolculuk sırasında, gerekse konup yerleştiğiniz günlerde kolayca taşıyabileceğiniz barınaklar ve yünlerinden, yapağılarından, kıllarından da bir süreye kadar kullanacağınız, giyim, ev eşyası ve ticaret malı yarattı.
- Allah, yarattığı şeylerden sizin için gölgeler yaptı; size dağlardan siperler yaptı; sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve sizi savaşta koruyacak giysiler yaptı. Böylece O, samimi müslüman olasınız diye, üzerinize olan nimetini tamamlayacaktır.
- Buna karşı eğer yüz çevirirlerse, artık senin üzerine düşen ancak açık tebliğdir.
- Allah’ın nimetini tanırlar, sonra da onu inkar ederler. Çoğu kafir kimselerdir.
- Bir gün gelecek, her ümmetten bir şahit getireceğiz, sonra o küfredenlere ne izin verilecek ne de özürleri kabul edilecektir.
- O zulmedenler, azabı gördükleri zaman, artık ne azaptan hafifletilecek, ne de kendilerine mühlet verilecek
- Allah’a ortak koşanlar, ortaklarını gördüklerinde: “Ey Rabbimiz, işte bunlar, seni bırakıp da kendilerine taptığımız ortaklarımızdır.” diyecekler. Onlar da kendilerine: “Siz kesinlikle, yalancılarsınız!” sözünü fırlatacaklardır.
- Ve o gün Allah’a teslimiyet göstermişler, bütün uydurdukları ortaklar kendilerini bırakarak kaybolup gitmişlerdir.
- Hem küfretmiş hem de Allah yolundan çevirmiş olanlar, diğerlerini de bozdukları için, onlara azap üstüne bir azap daha artırdık.
- Hele her ümmet içinde kendilerinden kendi üzerlerine bir şahit göndereceğimiz seni de onların üzerine şahit getirdiğimiz gün!.. Bu Kitabı sana, herşeyi beliğ bir şekilde açıklamak; hem bir hidayet kanunu, hem bir rahmet, hem de müslümanlara müjde olmak üzere ceste ceste indirdik.
- Haberiniz olsun ki Allah, size adaleti, iyi davranmayı ve yakınlara yardımda bulunmayı emrediyor; hayasızlığı, fenalığı ve azgınlığı yasaklıyor; dinleyip anlayıp tutasınız diye size öğüt veriyor.
- Bir de antlaşma yaptığınızda Allah’ın ahdini yerine getirin ve sağlam ettiğiniz yeminleri bozmayın. Nasıl olur ki, Allah’ı üzerinize kefil yapmıştınız! Şüphe yok ki Allah, yaptıklarınızı tamamen bilir.
- Ve bir ümmet diğer ümmetten daha çok olduğu için, yeminlerinizi aranızda bir hile aracı edinerek, o ipliğini kat kat kuvvetlice büktükten sonra sökmeye çalışan karı gibi olmayın! Herhalde Allah, sizi onunla imtihan eder ve O, kesinlikle hakkında ihtilaf etmekte olduğunuz şeyleri, kıyamet günü size açıklayacaktır.
- Allah dileseydi mutlaka hepinizi bir tek ümmet yapardı, fakat O, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola eriştirir ve herhalde hepiniz, bütün yaptıklarınızdan sorumlu olacaksınız.
- Yeminlerinizi, aranızda hile ve bozgunculuğa vesile edinmeyin, sonra sağlam basmışken bir ayak kayar ve Allah yolundan saptığınız için fena acı tadarsınız; artık ahirette de size pek büyük bir azap olur.
- Allah’ın ahdini küçücük bir bedele değişmeyin! Herhalde Allah katındaki sizin için daha hayırlıdır, eğer bilirseniz.
- Sizin yanınızdaki tükenir. Allah’ın katındaki ise kalıcıdır. Biz, mutlaka o sabredenlere, yaptıkları işin daha güzeli ile mükafatlarını vereceğiz.
- Erkekten, dişiden her kim mümin olarak iyi bir iş yaparsa, muhakkak ona hoş bir hayat yaşatacağız ve yapmakta oldukları işlerin daha güzeli ile mükafatlarını mutlaka vereceğiz.
- Şimdi, Kur’an okuduğun vakit, önce o kovulmuş şeytandan Allah’a sığın!
- Gerçek şu ki, iman edip de Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun hiçbir hakimiyeti yoktur.
- Onun hakimiyeti, ancak onu dost edinenlere ve Allah’a ortak koşanlaradır.
- Bir ayeti bir ayetin yerine bedel yaptığımız zaman Allah indirdiğini ve indireceğini en iyi bilirken o şeytan dostları: “Sen yalnızca bir iftiracısın!” dediler. Hayır, onların çoğu bilmezler.
- Söyle onlara: “Onu Rabbinden hak olarak Rühu’l-Kudüs (Cebrail), iman edenlere sebat vermek ve müslümanlara bir hidayet ve bir müjde olmak için indirdi.”
- Muhakkak biliyoruz ki onlar: “Mutlaka onu bir insan öğretiyor!” da diyorlar. Haktan saparak isnatta bulunmak istedikleri kimsenin dili yabancıdır; bu Kur’an ise gayet açık bir Arapça’dır.
- Allah’ın ayetlerine inanmayanları, elbette Allah doğru yola erdirmez ve onlara acı bir azap vardır.
- Yalanı ancak Allah’ın ayetlerine inanmayanlar uydurur, iftira ederler; işte onlar, yalancıların ta kendileridirler.
- Her kim imanından sonra Allah’a küfrederse kalbi imanla dolu olduğu halde zorlanan başka ve kim küfre göğsünü açarsa, onların üstüne kesinkes Allah’tan bir gazap iner ve onlara büyük bir azap vardır.
- Bunun sebebi, onların dünya hayatını sevip onu ahirete tercih etmiş olmalarıdır; Allah da kafirler güruhunu doğru yola çıkarmaz.
- Onlar öyle kimselerdir ki, Allah kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlemiştir ve işte onlar, gafillerin ta kendileridir.
- Çare yok, onlar ahirette tamamen hüsrana düşeceklerdir.
- Sonra şüphe yok ki, Rabbin o eziyete uğratılmalarının arkasından hicret eden sonra savaşıp sabreden kimselerin yardımcısıdır; doğrusu Rabbin bunun arkasından elbette bağışlayacak ve merhamet edecektir.
- O gün ki, herkes kendi nefsini kurtarmak için mücadele ederek gelir; herkese yapmış olduğu işin karşılığı tamamıyla ödenir ve hiçbirine zulmedilmez.
- Birde Allah, bir şehri örnek verdi ki, halkı güvenlik ve asayiş içindeydi, rızıkları her yerden bol bol geliyordu. Ne varki, onlar Allah’ın nimetlerine nankörlük ettiler. Allah da onlara o yaptıkları sanatla açlık ve korku elbisesini tatdırdı.
- Andolsun ki, onlara içlerinden bir peygamber geldi de ona yalan söylüyor, dediler. Azap da zulmederlerken kendilerini yakalayıverdi.
- Onun için Allah’ın size verdiği rızıklardan helal ve hoş olarak yiyin de Allah’ın nimetine şükredin, eğer gerçekten O’na ibadet edecekseniz.
- O, size ancak ölüyü, kanı, domuz etini, bir de Allah’tan başkasının adına kesileni yasakladı. Her kim de çaresiz kalırsa, başkasına saldırmaksızın ve sınırı aşmaksızın yiyebilir; artık şüphe yok ki, Allah, çok bağışlayıcıdır, merhamet sahibidir.
- Sadece dillerinizin yalan yere nitelemesi ile: “şu helaldır, şu haramdır.” demeyin ki, yalanı Allah’a iftira etmiş olursunuz. Şüphe yok ki, yalanı Allah’a iftira edenler kurtuluşa eremezler.
- Bu az bir faydalanmadır ve onlara acı bir azap vardır.
- Yahudilere ise bundan önce sana aktardıklarımızı haram kıldık ve onlara biz zulmetmedik, fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
- Sonra muhakkak Rabbin, bir cehaletle kötülük işleyen sonra arkasından tevbe edip düzelen kimselerin lehinedir; şüphesiz ki, Rabbin, bunun arkasından elbette çok bağışlayandır, merhamet sahibidir.
- Muhakkak ki, İbrahim başlı başına bir ümmet idi, tevhid inancına sahip olarak Allah’a itaat için kıyam etmişti ve asla Allah’a ortak koşanlardan olmadı.
- O’nun nimetlerine şükredendi. Allah, onu seçmiş ve doğru bir yola iletmişti.
- Ve Biz ona dünyada bir iyilik verdik. Şüphesiz ki o, ahirette de mutlaka iyiler arasında olacaktır.
- Sonra da sana: “Hakperest (hanif) olarak İbrahim’in dinine tabi ol! O, hiçbir zaman Allah’a ortak koşanlardan olmadı.” diye vahyettik.
- Cumartesi gününü tutmak, ancak onda görüş ayrılığına düşenlere farz kılındı. Şüphesiz ki; Rabbin, onların o ihtilaf edip durdukları şeyler hakkında kıyamet gününde aralarında hükmünü mutlaka verecektir.
- Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel güzel öğütle davet et ve onlarla en güzel şekilde mücadele yap! Çünkü Rabbin, yolundan sapanı en iyi bilendir ve doğru yolda gidenleri en iyi bilen de ancak O’dur.
- Eğer ceza ile karşılık verecek olursanız, ancak size yapılan cezanın misli ile cezalandırınız. Şayet sabrederseniz, andolsun ki bu, sabredenler için elbette daha hayırlıdır.
- Sabret, sabrın da ancak Allah’ın yardımı iledir ve onlar için üzülme, kurdukları tuzaktan dolayı telaş da etme!
- Zira muhakkak ki Allah, takva sahibi olanlar ve hep güzellik yapanlarla beraberdir.
Yorum gönder