Peygamber Efendimizin Devlet Başkanlığı ve Liderliği
Peygamber Efendimizin Devlet Başkanlığı ve Liderliği
Allah’ın Hz. Peygamber için öngördüğü asli görev, kendisinden aldığı vahyi insanlara ulaştırmasıdır. Vahyin açıklanması ve uygulanması da bu görevin devamı mahiyetinde olduğundan, bu konularda Resulullah’ın otoritesinin tanınması da istenmiştir. Allah, birçok ayette resulüne (elçisine) inanmayı, ona itaat ve ittiba etmeyi emretmiş; isyan etmeyi ise yasaklamıştır.
Peygamberimize itaat etmek ile ilgili ayetler
“Allah’a ve resulüne iman edin.” (Nisa Suresi 4/171)
“Allah, kendisine ve resulüne itaat edenleri, ebediyen kalmak üzere altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. Bu ne büyük bir kazançtır. Allah’a ve resulüne isyan edenleri ve koyduğu sınırları geçenleri de ebediyen kalacakları ve acıklı bir azap görecekleri bir ateşe sokar.” (Nisa Suresi 4/13, 14)
“Eğer O’na itaat ederseniz, hidayet bulursunuz. Resulün görevi yalnızcaaçık tebliğdir.” (Nur Suresi 24/54)
“Kim Allah’a ve resulüne isyan ederse, apaçık bir sapıklığa düşmüşolur.” (Ahzab Suresi 33/36)
“Allah’a itaat edin, resule itaat edin ve sakının.” (Maide Suresi 5/92)
“Sizin rabbiniz rahmandır. Bana ittiba edin ve emrime itaat edin.” (Taha Suresi 20/90)
“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin; resule ve aranızdan çıkan emir sahiplerine itaat edin. Bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, eğer Allah’a ve ahiretgününe inanan kimseler iseniz, onu Allah’a ve resule götürün.” (Nisa Suresi 4/59)
“Şayet onu resule ve içlerinden çıkmış emir sahiplerine götürselerdi.” (Nisa Suresi 4/83)
“Müminler, Allah’a ve peygamberine inanan kimselerdir ve toplumu ilgilendiren bir işte peygamber ile bulundukları zaman ondan izin almadıkça çekip gitmezler” (Nur Suresi 24/62)
Peygamber Efendimizin Siyasi Liderliği
Hz. Peygamber aslî görevi olan tebliğ ve bunun doğal uzantısı olan tebyin yani Allah’tan aldığı mesajı insanlara ulaştırma ve bu mesaja ilişkin gerekli açıklama ve uygulamaları yapma dışında, konjonktürel olarak Medine’de, içerisinde Müslümanlar yanında Yahudi ve Putperestlerin de bulunduğu bir topluluğun lideri olmuştur. Kur’ân-ı Kerîm’de Resûl-i Ekrem’e itaat etmeyi emreden âyetler, esas itibariyle Resûlullah’ın asıl göreviyle ilgili olmakla birlikte, bu itaat emri onun siyasal otoritesine tâbi olmayı da içerecek bir genellik taşır.
Medine dönemi dikkate alındığında, Hz. Peygamber’in, hem yasama hem de yönetme yetkisini kendisinde topladığı ve aynı anda hem hukukî hem de siyasal otorite olduğu görülür. Fakat Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Medine toplumuna lider oluşunun dinin bir gereği olmaktan çok konjonktüre bağlı siyasal bir liderlik olduğu kanaati ağırlıklıdır. Gerek Resûlullah’ın gerekse onun ölümünden sonra Müslüman toplumların siyasetle ilgilenmesini doğal bir gelişme olarak değerlendirmek daha uygundur.
Hz. Peygamber’in Mekke’de iken herhangi bir siyasî talepte bulunduğu bilinmemektedir. Bu durum onun temel misyonuyla ilgili olduğu gibi, içinde bulunduğu sosyopolitik durumla da ilgilidir. Medine döneminde ise, dinin gereklerinin rahatça yerine getirilebilmesi için toplumsal bir bütünleşme ve örgütlenme kaçınılmaz olmuş, Resûl-i Ekrem de vahye ve ictihadına dayanarak bu yönde gerekli önlemleri almıştır. İslâm bilginlerinin Resûlullah’ın sünnetini değerlendirirken onun peygamber olarak yaptığı davranışlarla devlet başkanı ve siyasî-askerî lider vasfıyla yaptıkları arasında bir ayırım gözetmesi ve ikinci grup sünneti yorumlamada kendilerini daha rahat hissetmeleri de bu sebepledir.
Kaynak: Diyanet İslam İlmihali
Yorum gönder