Yasin Suresi – Arapça ve Türkçe Okunuşu
Yasin Suresi Arapça okunuşu
Yasin Suresi Arapça Dinle
Yasin Suresi Türkçe Okunuşu
Bismillâhirrahmânirrahîm.
- Ya sin
- Vel kur’anil hakim.
- İnneke leminel murselin.
- Ala sıratın mustekim.
- Tenzilel azizir rahim.
- Li tunzire kavmen ma unzire abauhum fe hum gafilun.
- Lekad hakkal kavlu ala ekserihim fe hum la yu’minun.
- İnna cealna fi a’nakıhim aglalen fe hiye ilel ezkani fe hum mukmehun.
- Ve cealna min beyni eydihim sedden ve min halfihim sedden fe agşeynahum fe hum la yubsırun.
- Ve sevaun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum la yu’minun.
- İnnema tunziru menittebeaz zikre ve haşiyer rahmane bil gayb, fe beşşirhu bi magfiretin ve ecrin kerim.
- İnna nahnu nuhyil mevta ve nektubu ma kaddemu ve asarehum ve kulle şey’in ahsaynahu fi imamin mubin.
- Vadrıb lehum meselen ashabel karyeh, iz cae hel murselun.
- İz erselna ileyhimusneyni fe kezzebuhuma fe azzezna bi salisin fe kalu inna ileykum murselun.
- Kalu ma entum illa beşerun misluna ve ma enzeler rahmanu min şey’in in entum illa tekzibun.
- Kalu rabbuna ya’lemu inna ileykum le murselun.
- Ve ma aleyna illel belagul mubin.
- Kalu inna tetayyerna bi kum, le in lem tentehu le nercumennekum ve le yemessennekum minna azabun elim.
- Kalu tairikum meakum, e in zukkirtum, bel entum kavmun musrifun.
- Ve cae min aksal medineti raculun yes’a kale ya kavmittebiul murselin.
- İttebiu men la yes’elukum ecren ve hum muhtedun.
- Ve ma liye la a’budullezi fatarani ve ileyhi turceun.
- E ettehızu min dunihi aliheten in yuridnir rahmanu bi durrin la tugni anni şefaatuhum şey’en ve la yunkızun.
- İnni izen le fi dalalin mubin.
- İnni amentu bi rabbikum fesmeun.
- Kiled hulil cenneh, kale ya leyte kavmi ya’lemun.
- Bima gafere li rabbi ve cealeni minel mukremin.
- Ve ma enzelna ala kavmihi min ba’dihi min cundin mines semai ve ma kunna munzilin.
- İn kanet illa sayhaten vahıdetenfe iza hum hamidun.
- Ya hasreten alel ıbad, ma ye’tihim min resulin illa kanu bihi yestehziun.
- E lem yerev kem ehlekna kablehum minel kuruni ennehum ileyhim la yerciun.
- Ve in kullun lemma cemiun ledeyna muhdarun.
- Ve ayetun lehumul ardul meyteh, ahyeynaha ve ahrecna minha habben fe minhu ye’kulun.
- Ve cealna fiha cennatin min nahilin ve a’nabin ve feccerna fiha minel uyun.
- Li ye’kulu min semerihi ve ma amilethu eydihim, e fe la yeşkurun.
- Subhanellezi halakal ezvace kulleha mimma tunbitulardu ve min enfusihim ve mimma la ya’lemun.
- Ve ayetun lehumul leyl, neslehu minhun nehare fe iza hum muzlimun.
- Veş şemsu tecri li mustekarrin leha, zalike takdirul azizil alim.
- Vel kamere kaddernahu menazile hatta adekel urcunil kadim.
- Leş şemsu yenbegi leha en tudrikel kamere ve lel leylu sabikun nehar, ve kullun fi felekin yesbehun.
- Ve ayetun lehum enna hamelna zurriyyetehum fil fulkil meşhun.
- Ve halakna lehum min mislihi ma yerkebun.
- Ve in neşe’ nugrıkhum fe la sariha lehum ve la hum yunkazun.
- İlla rahmeten minna ve metaan ila hin.
- Ve iza kile lehumutteku ma beyne eydikum ve ma halfekum leallekum turhamun.
- Ve ma te’tihim min ayetin min ayati rabbihim illa kanu anha mu’ridin.
- Ve iza kile lehum enfiku mimma rezakakumullahu kalellezine keferu lillezine amenu e nut’imu men lev yeşaullahu at’ameh, in entum illa fi dalalin mubin.
- Ve yekulune meta hazel va’du in kuntum sadikin.
- Ma yenzurune illa sayhaten vahıdeten te’huzuhum ve hum yahıssımun.
- Fe la yestetiune tavsiyeten ve la ila ehlihim yerciun.
- Ve nufiha fis suri fe iza hum minel ecdasi ila rabbihim yensilun.
- Kalu ya veylena men beasena min merkadina, haza ma vaader rahmanuve sadakal murselun.
- İn kanet illa sayhaten vahıdeten fe iza hum cemiun ledeyna muhdarun.
- Fel yevme la tuzlemu nefsun şey’en ve la tuczevne illa ma kuntum ta’melun.
- İnne ashabel cennetil yevme fi şugulin fakihun.
- Hum ve ezvacuhum fi zılalin alel eraiki muttekiun.
- Lehum fiha fakihetun ve lehum ma yeddeun.
- Selamun kavlen min rabbin rahim.
- Vemtazul yevme eyyuhel mucrimun.
- E lem a’had ileykum ya beni ademe en la ta’buduş şeytan, innehu lekum aduvvun mubin.
- Ve eni’buduni, haza sıratun mustekim.
- Ve lekad edalle minkum cibillen kesira, e fe lem tekunu ta’kılun.
- Hazihi cehennemulleti kuntum tuadun.
- Islevhel yevme bima kuntum tekfurun.
- El yevme nahtimu ala efvahihim ve tukellimuna eydihim ve teşhedu erculuhum bima kanu yeksibun.
- Ve lev neşau le tamesna ala a’yunihim festebekus sırata fe enna yubsırun.
- Ve lev neşau le mesahnahum ala mekanetihim fe mastetau mudiyyen ve la yerciun.
- Ve men nuammirhu nunekkishu fil halk, e fe la ya’kılun.
- Ve ma allemnahuş şi’re ve ma yenbagi leh, in huve illa zikrun ve kur’anun mubin.
- Li yunzire men kane hayyen ve yehıkkal kavlu alel kafirin.
- E ve lem yerev enna halakna lehum mimma amilet eydina en’amen fe hum leha malikun.
- Ve zellelnaha lehum fe minha rakubuhum ve minha ye’kulun.
- Ve lehum fiha menafiu ve meşarib, e fe la yeşkurun.
- Vettehazu min dunillahi aliheten leallehum yunsarun.
- La yestetiune nasrahum ve hum lehum cundun muhdarun.
- Fe la yahzunke kavluhum, inna na’lemu ma yusirrune ve ma yu’linun.
- E ve lem yerel insanu enna halaknahu min nutfetin fe iza huve hasimun mubin.
- Ve darebe lena meselen ve nesiye halkah, kale men yuhyil izame ve hiye remim.
- Kul yuhyihellezi enşeeha evvele merreh, ve huve bi kulli halkın alim.
- Ellezi ceale lekum mineş şeceril ahdarinaren fe iza entum minhu tukıdun.
- E ve leysellezi halakas semavati vel arda bi kadirin ala en yahluka mislehum, bela ve huvel hallakul alim.
- İnnema emruhu iza erade şey’en en yekule lehu kun fe yekun.
- Fe subhanellezi bi yedihi melekutu kulli şey’in ve ileyhi turceun.
Yasin Suresi Türkçe Dinle
Yasin Suresi’nin Anlamı
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
- Yasin.
- Hikmetli Ku’ran’ın hakkı için!
- Emin ol ki sen, o elçilikle gönderilen peygamberlerdensin!
- Bir dosdoğru yol üzerindesin.
- Güçlü ve çok merhametli Allah’ın peyderpey indirdiği vahyi ile.
- Babaları uyarılmamış olup gaflet içinde olan bir topluluğu uyarasın (vehameti haber veresin) diye.
- Andolsun ki, pek çoklarına karşı söz hak olmuştur da artık onlar imana gelmezler.
- Çünkü Biz, onların boyunlarına kelepçeler geçirmişiz de onlar, çenelerine dayanmıştır da burunları yukarı, gözleri aşağı somurtmaktadırlar.
- Hem önlerinden bir set, hem arkalarından bir set çekmişiz ve kendilerini sarmışızdır; artık baksalar da görmezler.
- Onları uyarsan da uyarmasan da farketmez, inanmazlar.
- Sen ancak Kur’an’a uyan ve Rahman’dan gıyabında saygı besleyen kimseyi sakındırırsın; İşte onu, hem bir bağışlama hem de değerli bir mükafatla müjdele!
- Gerçekten Biz. Biziz, ölüleri diriltiriz; önden gönderdiklerini ve bıraktıkları eserleri kitaba geçiririz. Zaten herşeyi açık bir kütükte “İmam-ı Mübin” de de ihsa (sayıp tesbit) etmişizdir.
- Ve onlara o şehir halkını örnek ver. Hani oraya o gönderilen elçiler varmıştı.
- Hani onlara o iki elçiyi göndermiştik de onları yalanladılar; Biz de bir üçüncüsüyle onları güçlendirdik, varıp: “Haberiniz olsun, biz sizlere gönderilmiş elçileriz.” dediler.
- “Siz bizim gibi insandan başka birşey değilsiniz, hem Rahman hiç birşey indirmedi; siz sırf yalan söylüyorsunuz!” dediler.
- Elçiler: “Rabbimiz biliyor ki, biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz.
- Açık bir tebliğden ötesi ise bizim üstümüze (vazife) değildir!” dediler.
- Onlar: “Doğrusu, biz sizi uğursuzluk nedeni saydık. Yemin ederiz ki, vazgeçmezseniz sizi hiç tınmadan taşlarız ve kesinlikle size bizden acıklı bir azap dokunur.” dediler.
- Elçiler: “Sizin uğursuzluk kuşunuz beraberinizdedir. Size öğüt verilse de öyle mi? Doğrusu siz israfı adet etmiş bir topluluksunuz.” dediler.
- o sırada şehrin ta ucundan bir adam koşarak geldi ve dedi ki: “Ey hemşerilerim, uyun o gönderilen elçilere!
- Uyun sizden bir ücret istemeyen o zatlara ki, onlar doğru yola ermişlerdir.
- Hem neden kulluk etmeyeyim ben o beni yaratana, hep de döndürülüp O’na götürüleceksiniz!
- Ben hiç O’ndan başka tanrılar mı edinirim? Eğer o Rahman, bana bir keder irade buyurursa, onların şefaati benden yana hiçbir şeye yaramaz ve beni kurtaramazlar.
- Şüphesiz ben, o takdirde açık bir sapıklık içindeyimdir.
- Haberiniz olsun ki, ben Rabbinize iman getirdim, gelin dinleyin beni!”
- Denildi ki: “Haydi. gir cennete!” O: “Ah ne olurdu, kavmim bilseydi
- Rabbimin beni bağışlamasını ve beni ikram olunan kullarından kıldığını.”
- Arkasından kavminin üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.
- O sadece bir sayha (gürültü) oldu; hemen sönüverdiler.
- Yazıklar olsun o kullara ki kendilerine gelen her peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.
- Baksalar ya kendilerinden önce nice nesiller helak etmişiz. Onlar, hiç onlara dönüp gelmiyorlar (dünyaya bir daha dönmüyorlar).
- Ancak hepsi toplanıp, bizim huzurumuza celbedilmişlerdir.
- Hem ölü toprak onlara bir delildir. Biz ona hayat verdik ve onda taneler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar.
- Orada cennetler yaptık; hurma bahçeleri, üzüm bağları (daha neler) neler! İçlerinde pınarlar akıttık.
- Ürününden ve kendi elleriyle elde ettikleri mamüllerinden yesinler diye; hala şükretmeyecekler mi?
- Yüce ve münezzehtir o ki, herşeyden çiftler meydana getiriyor; yerin bitirdiklerinden, kendilerinden ve daha bilmeyecekleri neler, nelerden!
- Gece de onlara bir delildir. Ondan gündüzü soyarız (çekip alırız), bir de bakarlar ki, karanlığa dalmışlar.
- Güneş de (bir delildir ki) kendisine mahsus bir karargah için akıp gidiyor, işte bu, güçlü ve herşeyi bilen (Allah)ın takdiridir.
- Aya da; ona da bir takım menziller tayin etmişizdir, nihayet dönmüş (dolanmış) eğri bir hurma dalı gibi olmuştur.
- Ne güneşin Aya (yetişip) çatması kendisine (çarpması) yaraşır, ne de gece gündüzü geçer; herbiri birer felekte (yörüngede) yüzerler.
- Onlara bir delil de o dolu gemide zürriyetlerini taşımamız;
- ve kendilerine o gibisinden binecek şeyler yaratmamızdır.
- Dilersek onları (suda) boğarız da o zaman onlara ne feryatçı vardır, ne de onlar kurtarılırlar.
- Ancak tarafımızdan bir rahmet ve bir zamana kadar yaşatmak başka.
- Durum böyle iken onlara: “Önünüzdekini ve arkanızdakini gözetip korunun ki rahmete erişeniz.” denildiği zaman;
- kendilerine Rablerinin ayetlerinden her hangi bir ayet de gelse, mutlaka ondan yüz çevire geldiler.
- Onlara: “Allah’ın size rızık olarak verdiği şeylerden hayra harcayın” denildiği zaman, o kafirler, iman edenler için şöyle dediler: “Allah’ın, dileseydi yiyecek verebileceği kimseyi biz hiç yedirir miyiz, siz apaçık bir sapıklık içinde değil de nesiniz?”
- Ve: “Ne zaman bu tehdit, (gerçekleşek eğer) doğru (sözlü) iseniz.” diyorlar.
- (Ondan) sadece bir tek sayhaya bakıyorlar, bir sayha ki, onlar çekişip dururlarken kendilerini yakalayıverir.
- o zaman bir tavsiyede bile bulunamazlar; ailelerine de dönemezler.
- Sur üfrülmüştür, bir de ne baksınlar kabirlerinden Rablerine doğru akın ediyorlar.
- Eyvah başımıza gelenlere! Bizi uyuduğumuz yerden kim kaldırdı? O Rahmin’ın va’d buyurduğu işte buymuş. Gönderilen peygamberler doğru söylemişler derler.
- Başka değil, sadece bir sayha olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza getirilmişlerdir.
- Artık bugün hiç kimseye zerrece zulmedilmez. Ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.
- Gerçekten cennetlikler bugün bir eğlence içinde zevk etmektedirler.
- Kendileri ve eşleri gölgelikler içinde koltuklar üzerinde kurulmuşlardır.
- Onlara orada bir meyve vardır. Onlara orada ne isterlerse vardır.
- Merhametli Rabbin kelamı bir “Selam” olacak.
- Haydin ayrılın bugün ey suçlular!
- Ey Adem oğulları, Ben size şeytana kulluk etmeyin, o size açık bir düşmandır, diye and vermedim mi?
- Bana kulluk edin, doğru yol budur, diye.
- Böyle, iken yüceliğime karşı o içinizden birçok nesilleri yoldan çıkardı. O zaman sizin akıllarınız yok muydu?
- İşte bu va’d olunup durduğunuz cehennem.
- Bugün yaslanın bakalım ona inkar ettiğiniz için.
- Bugün ağızlarını mühürleriz de neler kazandıklarını bize elleri söyler, ayaklar şahitlik eder.
- Hem dileseydik gözlerini üzerinden silme kör ediverirdik de yola dökülürlerdi. Fakat nereden görecekler.
- Yine dilesek kendilerini oldukları yerde kılıklarını değiştirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne de dönebilirlerdi.
- Bununla beraber kimin ömrünü uzatıyorsak yaratılışta onu tersine çeviri(p güçten düşürü)yoruz. Hala akıllanmayacaklar mı?
- Biz ona şiir öğretmedik, ona yakışmaz da; o sadece bir öğüt ve parlak bir Kur’an’dır.
- Diri olanı uyandırmak, nankörlere de o azap sözünün gerekmesi için.
- Şunu da görmediler mi: Biz onlar için ellerimizin yaptıklarından bir takım yumuşak hayvanlar yaratmışız da onlara sahip bulunuyorlar.
- Onları kendilerine zebun etmişiz de hem onlardan binekleri var, hem de onlardan yiyorlar.
- Onlarda daha birçok menfaatleri ve türlü içecekleri de var. Hala şükretmeyecekler mi?
- Tuttular bir de Allah’tan başka bir takım ilahlar edindiler. Güya yardım olunacaklar.
- Onların onlara yardıma güçleri yetmez; onlar ise onlar (tanrılar) için celbolunan askerlerdir.
- O halde onların lakırdıları seni üzmesin. Biz onların içlerini de biliriz dışlarını da.
- İnsan görmüyor mu ki, Biz onu bir nutfeden yarattık da şimdi o çeneli bir çekişgen kesildi.
- Yaratılışını unutarak Bize bir de mesel (örnek) fırlattı: “Çürümüşken o kemikleri kim diriltir?” dedi.
- De ki: “Onları ilk defa yaratan diriltir ve o yaratmanın her türlüsünü bilir.”
- O ki size yeşil ağaçtan bir ateş çıkarmasını sağladı da şimdi siz ondan tutuşturup duruyorsunuz.
- Gökleri ve yeri yaratan onlar gibisini yaratmaya kadir değil midir? Elbette kadirdir. Yaratan O, her şeyi bilen O!
- O’nun emri, birşeyi dileyince ona sadece “Ol!” demektir. O da oluverir.
- Artık tesbih edilmez mi öyle herşeyin hükümranlığı elinde bulunan yüce Allah! Hep de döndürülüp O’na götürüleceksiniz.
Yorum gönder