Ebu Leheb’in Peygamber Efendimize Olan Düşmanlığı
Ebu Leheb’in Peygamber Efendimize Olan Düşmanlığı
Ebu Leheb’in karısı Ümmü Cemîl de Allah Rasulü’ne eza ve cefa etmekte kocasından geri kalmaz, her gece dikenli ağaç dallarını büyük bir demet yapar, boynuna bağlar, geceleyin ayağına batması için Rasul-i Ekrem Efendimiz’in geçeceği yollara atardı. Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ise, ipek üzerine basar gibi onların üzerine basar geçerdi.( İbn-i Hişam, I, 376; Kurtubî, XX, 240.)
Tebbet Suresi’nin Nazil Olması
Onların bu zulümleri sebebiyle haklarında Tebbet Suresi nazil olmuştu. Ümmü Cemil bunu duyunca, eline büyükçe bir taş alarak Peygamber Efendimiz’i aramaya çıktı. Allah Rasulü, o esnada Hazret-i Ebu Bekir ile birlikte Kabe’de bulunuyordu.
Ebu Bekir (r.a.), onun geldiğini görünce Peygamber Efendimize;
“−Ya Rasulallah! Bu Ümmü Cemîl’dir. Çirkef bir kadındır. Siz’i görüp eziyet etmesinden korkuyorum. Keşke bu kadın Sana bir zarar vermeden kalkıp gitmiş olsaydın!” dedi.
“−O beni göremez!” buyurdu.
Hakîkaten de Ümmü Cemîl yanlarına geldiği halde Allah Rasulü’nü göremedi. Ebu Bekir -radıyallahu anh-’ın yanında bazı hezeyanlar savurduktan sonra çekip gitti. (İbn-i Hişam, I, 378-379; Kurtubî, XX, 234.)
Nübüvvetten önce Peygamber Efendimiz’in kerîmesi Hazret-i Ümmü Gülsüm, Ebu Leheb’in oğlu Uteybe ile, Hazret-i Rukıyye de diğer oğlu Utbe ile nişanlanmış olup henüz evlenmemişlerdi. Tebbet Suresi nazil olunca Ümmü Cemîl, oğullarına:
“−Rukıyye ve Ümmü Gülsüm dinden çıkmışlardır. Onlardan ayrılın!” dedi.
Ebu Leheb de:
“−Muhammed’in kızını boşamazsanız, başım başınıza haram olsun!” diyerek yemin etti.
Bunun üzerine Allah Rasulü’nün yanına gelen Uteybe:
“−Ben, Sen’in dînini tanımıyorum. Kızından da ayrıldım. Artık ne Sen bana gel ne de ben Sana gelirim!” dedikten sonra alemlerin Efendisi’nin gömleğini yırttı!
Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-, Uteybe’nin yapmış olduğu bu terbiyesizlik karşısında:
“−Allah’ım! Köpeklerinden bir köpeği ona musallat et!” diyerek beddua etti.
Bir müddet sonra Uteybe bir ticaret kafilesiyle yola çıktı. Zerka diye bilinen bir yerde konakladılar. O gece bir arslan gelip çevrelerinde dolaşmaya başlayınca Uteybe:
“−Vay anam! Vallahi Muhammed’in dediği gibi bu beni yiyecek! Kendisi Mekke’de, ben Şam’da olsam da benim katilim İbn-i Ebî Kebşe’dir!” dedi.
Arslan o gece çevrelerinde dolaştıktan sonra dönüp gitti. Arkadaşları Uteybe’yi ortalarına alıp uyudular. Arslan geri geldi. Aralarından geçti. Yavaş yavaş ve koklaya koklaya Uteybe’nin yanına kadar vardı, başını yakalayıp öyle bir ısırdı ki, Allah düşmanı ölümle burun buruna geliverdi.
Uteybe:
“−Ben size «Muhammed, insanların en doğru sözlüsüdür.» demedim mi?” diyerek ölüp gitti.
Ebu Leheb, oğlu Uteybe’nin fecî akıbetini haber alınca:
“−Ben size «Muhammed’in oğlum hakkındaki bedduasından korkuyorum.» dememiş miydim?” dedi.(İbn-i Sa’d, VIII, 36-37; Beyhakî, Delail, II, 338-339; Heysemî, VI, 19.)
Varlık Nuru -aleyhissalatü vesselam- Efendimiz, bu dönemde Ebu Leheb gibi daha nice müşriğin pek çok eziyetlerine maruz kaldı. Onların hepsine sabır ve tahammülle mukabele ederek teblîğine devam etti.
KAYNAK: Osman Nuri TOPBAŞ
Yorum gönder