Necm Suresi – Arapça ve Türkçe Okunuşu
Necm Suresi Arapça okunuşu
Necm Suresi Arapça Dinle
Necm Suresi Türkçe Okunuşu
Bismillâhirrahmânirrahîm.
- Ven necmi iza heva
- Ma dalle sahıbukum ve ma ğava
- Ve ma yentıku anil heva
- İn huve illa vahyuy yuha
- Allemehu şedidul kuva
- Zu mirrah festeva
- Ve huve bil ufukıl a’la
- Summe dena fe tedella
- Fe kane kabe kavseyni ev edna
- Fe evha ila abdihi ma evha
- Ma kezebel fuadu ma raa
- Efe tumarunehu ala ma yera
- Ve le kad raahu nezleten uhra
- Inde sidratil munteha
- Indeha cennetul me’va
- İz yağşes sidrate ma yağşa
- Ma zağal besaru ve ma tağa
- Le kad raa min ayati rabbihil kubra
- E fe raeytumul late vel uzza
- Ve menates salisetel uhra
- E lekumuz zekeru ve lehul unsa
- Tilke izen kısmetun dıyza
- İn hiye illa esmaun semmeytumuh entum ve abaukum ma enzelellahu biha min sultan iy yettebiune illaz zane ve ma tehvel enfus ve le kad caehum mir rabbihimul huda
- Em lil insani ma temenna
- Fe lillahil ahıratu ve ula
- Ve kem mim melekin fis semavati la tuğni şefaatuhum şey’en illa mim ba’di ey ye’zenellahu li mey yeşau ve yerda
- İnnellezine la yu’minune bil ahırati le yusemmunel melaiket tesmiyetel unsa
- Ve ma lehum bihi mim ılm iy yettebiune illez zann ve innez zanne la yuğni minel hakkı şey’a
- Fe a’rıd am men tevella an zikrina ve lem yurid illel hayated dunya
- Zalike mebleğuhum minel ılm inne rabbeke huve a’lemu bi men alle an sebilihi ve huve a’lemu bi menihteda
- Ve lillahi ma fis semavati ve ma fil erdı li yecziyellezine esau bima amilu ve yecziyellezine ahsenu bil husna
- Ellezine yectenibune kebairal ismi vel fevahışe illel lemem inne rabbeke vasiul mağfirah huve a’lemu bi kum iz enşeekum minel erdı ve iz entum ecinnetun fi butuni ummehatikum fe la tuzekku enfusekum huve a’lemu bi menitteka
- E fe raeytellezi tevella
- Ve a’ta kalilev ve ekda
- Eındehu ılmul ğaybi fe huve yera
- Em lem yunebbe’ bima fi suhufi musa
- Ve ibrahimellezi veffa
- Ella teziru vaziratuv vizra uhra
- Ve el leyse lil insani illa ma sea
- Ve enne sa’yehu sevfe yura
- Summe yuczahul cezael evfa
- Ve enne ila rabbikel munteha
- Ve ennehu huve adhake ve ebka
- Ve ennehu huve emate ve ahya
- Ve ennehu halekaz zevceyniz zekara vel unsa
- Min nutfetin iza tumna
- Ve enne aleyhin neş’etel uhra
- Ve ennehu huve ağna ve akna
- Ve ennehu huve rabbuş şı’ra
- Ve ennehu ehleke adenil ula
- Ve semude fema ebka
- Ve kavme nuhım min kabl innehum kanu hum azleme ve atğa
- Vel mu’tefikete ehva
- Fe ğaşşaha ma ğaşşa
- Fe bi eyyi alai rabbike tetemara
- Haza nezirum minen nuzuril ula
- Ezifetil azifeh
- Leyse leha min dunillahi kaşifeh
- E fe min hazel hadisi ta’cebun
- Ve tadhakune ve la tebkun
- Ve entum samidun
- Fescudu lillahi va’budu
Necm Suresi Türkçe Dinle
Necm Suresi’nin Anlamı
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
- İnmekte olan yıldıza yemin olsun ki,
- Arkadaşınız Muhammed, doğru yoldan sapmadı, bâtıla da inanmadı.
- O asla kendi arzu ve hevesine göre konuşmaz.
- Onun bildirdikleri, kendisine Allah tarafından gelen vahiyden başka bir şey değildir.
- Ona bu sözleri olağanüstü güçlü, muazzam kuvvetlerin sahibi Cebrâil öğretti.
- Üstün melekeler, akıl ve kemâl sahibi… Cebrâil, Peygamber’e vahyi getirdiğinde hemen kendi aslî sûretine girip doğruldu.
- O esnâda ufkun en yüksek, en uç noktasında idi.
- Sonra Peygamber’e doğru yaklaştı, yaklaştı; iyice sarktı.
- Öyle ki araları yayın iki ucu arası kadar veya daha az kaldı.
- Böylece kuluna vahyetmeyi dilediği her şeyi vahyetti.
- Peygamber’in gözünün gördüğünü kalbi yalanlamadı.
- Şimdi ey inkârcılar! Onun açık ve net olarak gördükleri konusunda hâlâ şüphe edip onunla tartışmaya mı kalkışıyorsunuz?
- Yemin olsun ki Peygamber onu bir başka inişinde de gördü.
- Sidretü’l-Müntehâ’nın yanında.
- Onun yanında da Me’vâ Cenneti vardır.
- O an Sidre’yi bürüyen bürüyordu.
- Peygamber bunları görürken gözleri ne kaydı, ne de sınırı aştı.
- Yemin olsun ki o, Rabbinin varlığını ve sonsuz kudretini gösteren en büyük delillerden bir kısmını gördü.
- Hiç düşündünüz mü niçin taptığınızı Lât ve Uzza’ya.
- Üçüncü olarak da öteki put Menât’a?
- Demek, erkek çocuklar sizin, dişiler de Allah’ın, öyle mi?
- Şu halde bu, gerçekten çok insafsızca bir bölüştürme!
- Aslında bu putlar, sizin ve atalarınızın uydurduğu bir takım kuru isimlerden, gerçekliği olmayan boş lafızlardan ibarettir. Allah onların ilâhlığı hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Dolayısıyla bunlara tapanlar, başka şeye değil sadece kuruntuya ve nefislerinin arzularına uymuş olurlar. Halbuki onlara Rableri tarafından doğru yol rehberi olan Kur’an ve Peygamber de gelmiş bulunmaktadır.
- Yoksa insan, arzuladığı her şeye sahip olacağını mı sanıyor?
- Hayır! Gerçek böyle değildir! Âhiretin de dünyanın da mutlak sahibi ve hâkimi Allah’tır. Kimse O’nun hükmüne karışamaz ve kime neyi vereceğini yalnız O takdir eder.
- Göklerde nice melekler vardır ki; onların şefaatleri, Allah’ın şefaat edilmesini dilediği ve râzı olduğu kullarının hâricinde kimseye fayda sağlamaz.
- Âhirete inanmayanlar meleklere dişi isimler takıyorlar.
- Oysa onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece asılsız bir kuruntunun peşine düşmüş gidiyorlar. Halbuki kuruntu, gerçek karşısında hiçbir şey ifade etmez.
- O halde Rasûlüm, bizim zikrimizden yüz çeviren ve dünya hayatını yegâne gâye edinenleri sen de bir tarafa bırak!
- Onların ulaşabildikleri bilgi seviyesi ancak bu kadardır. Bu yüzden yaptıklarına aldırış etme! Şüphesiz Rabbin, kimin doğru yoldan saptığını ve kimin doğru yol üzere yürüdüğünü çok iyi bilir.
- Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Böyle olduğu için O, kötülük işleyenleri yaptıkları yüzünden cezalandırır, iyilik yapanlara ise daha güzeliyle mükâfat verir.
- O iyilik yapanlar ki, ufak tefek kusurlar dışında büyük günahlardan ve yine büyük günah olan çirkin ve hayâsız işlerden sakınırlar. Şüphesiz Rabbinin bağışlaması çok geniştir. Sizi topraktan yarattığı zamanki hâlinizi de, annelerinizin karınlarında cenin olarak bulunuşunuzu da en iyi bilen O’dur. Şu halde nefislerinizi temize çıkarmayın, kendinizi hatasız görmeyin. Çünkü O, kimin Rabbine derin bir saygı duyup günahlardan titizlikle kaçındığını da çok iyi bilir.
- Rasûlüm! Gördün mü Allah’a itaatten ve gerçeğe uymaktan yüz çevireni,
- Malından az bir şey verip de gerisini sert kaya gibi elinde sımsıkı tutanı?
- Yoksa gaybın bilgisi kendi yanında bulunuyor da, oradan bakıp geleceği mi görüyor?
- Peki ona bildirilmedi mi; Mûsâ’nın kitabında bulunan şu hikmet dolu öğütler?
- Ve çok vefakâr İbrâhim’in sahifelerinde yer alan şu ilâhî prensipler:
- Hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü yüklenmez ve onunla yargılanmaz.
- İnsan için yalnız kendi çalıştığının karşılığı vardır.
- Çalışmasının karşılığı da yakında kendisine gösterilecektir.
- Sonra ona emeğinin karşılığı tastamam ödenecektir!
- Elbette son varış yeri Rabbinin huzuru olacaktır!
- Doğrusu güldüren de O’dur, ağlatan da!
- Öldüren de O’dur, yaşatan da!
- O’dur, iki cinsi, erkek ve dişiyi yaratan;
- Bir damlacık sudan, ana rahmine atıldığı an!
- Şüphesiz ölü bedenleri kıyâmette yeniden diriltmek O’na aittir.
- Zengin eden de O’dur, fakir kılan da!
- Müşriklerin taptığı Şi‘râ yıldızının Rabbi de ancak O’dur!
- Doğrusu önceki Âd kavmini de O helâk etti.
- Semûd’u da helâk edip geriye hiçbir iz bırakmadı.
- Daha önce Nûh kavmini de O helâk etmişti. Doğrusu onlar hem çok zâlim, hem de çok azgın idiler.
- Ayrıca, altı üstüne getirilen Lût kavminin yaşadığı şehirleri de yerin dibine O geçirdi.
- Onları, üzerlerine yağan felâketlere gömdü!
- Şimdi ey insan! Rabbinin hangi nimetlerinden şüphe edebilirsin?
- Kur’an ve Peygamber, Allah’ın azabını haber veren önceki uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır.
- Yaklaşan kıyâmet iyice yaklaştı.
- O an gelip çattığında Allah’tan başka hiçbir güç ona engel olamayacaktır!
- Yoksa şimdi siz ebedî mutluluğa çağıran bu söze, Kur’an’a mı şaşıyorsunuz?
- Hep gülüyorsunuz da, hiç ağlamıyorsunuz!
- Büyük bir gaflet içinde kafa tutuyor, oyalanıp duruyorsunuz! Bundan vazgeçin!
- Haydin artık Allah için secdeye kapanın ve yalnızca O’na kulluk edin!
Yorum gönder