Zariyat Suresi – Arapça ve Türkçe Okunuşu
Zariyat Suresi Arapça okunuşu
Zariyat Suresi Arapça Dinle
Zariyat Suresi Türkçe Okunuşu
Bismillâhirrahmânirrahîm.
- Vezzariyati zerva
- Fel hamilati vıkra
- Fel cariyati yusra
- Fel mukassimati emra
- İnnema tuadune le sadık
- Ve inned dine le vakı’
- Ves semai zatil hubuk
- İnnekum le fi kavlim muhtelif
- Yu’feku anhu men ufik
- Kutilel harrasun
- Ellezine hum fi ğamratin sahun
- Yes’elune eyyane yevmud din
- Yevme hum alen nari yuftenun
- Zuku fitnetekum hazellezi kuntum bihi testa’cilun
- İnnel muttekıyne fi cennativ ve uyun
- Ahızıne ma atahum rabbuhum innehum kanu kable zalike muhsinin
- Kanu kalilem minel leyli ma yehceun
- Ve bil eshari hum yestağfirun
- Ve fi emvalihim hakkul lis saili vel mahrum
- Ve fil erdı ayatul lil mukınin
- Ve fi enfusikum e fe la tubrırun
- Ve fis semai rizkukum ve ma tuadun
- Fe ve rabbis semai vel erdı innehu lehakkum misle ma ennekum tentıkun
- Hel etake hadisu dayfi ibrahimel mukramin
- İz dehalu aleyhi fe kalu selama kale selam kavmum munkerun
- Ferağa ila ehlihi fe cae bi ıclin semin
- Fe karrabehu ileyhim kale e la te’kulun
- Fe evcese minhum hıyfeh kalu la tehaf ve beşşeruhu bi ğulamin alim
- Fe akbeletimraetuhu fi sarratin fe sakket vecheha ve kalet acuzun akıym
- Kalu kezaliki kale rabbuk innehu huvel hakimul alim
- Kale fema hatbukum eyyuhel murselun
- Kalu inna ursilna ila kavmim mucrimin
- Li nursile aleyhim hıcaratem min tıyn
- Musevvemeten ınde rabbike lil musrifin
- Fe ahracna men kane fiha minel mu’minin
- Fe ma vecedna fiha ğayra beytim minel muslimin
- Ve terakna fiha ayetel lillezine yehafunel azabel elim
- Ve fi musa iz erselnahu ila fir’avne bi sultanim mubin
- Fe tevella bi ruknihi ve kale sahırun ev mecnun
- Fe ehaznahu ve cunudehu fe nebeznahum fil yemmi ve huve mulim
- Ve fi adin iz erselna aleyhimur rihal akıym
- Ma tezeru min şey’in etet aleyhi illa cealethu kir ramim
- Ve fi semude iz kıyle lehum temetteu hatta hıyn
- Fe atev an emri rabbihim fe ehazethumus saıkatu ve hum yenzurun
- Femestetau min kıyamiv ve ma kanu muntesırın
- Ve kavme nuhım min kabl innehum kanu kavmen fasikıyn
- Ves semae beneynaha bi eydiv ve inna le musiun
- Vel erda feraşnaha fe nı’mel mahidun
- Ve min kulli şey’in halakna zevceyni leallekum tezekkerun
- Fe firru ilallah inni lekum minhu nezirum mubin
- Ve la tec’alu meallahi ilahen ahar inni lekum minhu nezirum mubin.
- Kezalike ma etellezine min kablihim mir rasulin illa kalu sahırun ev mecnun
- E tevasav bih bel hum kavmun tağun
- Fe tevelle anhum fe ma ente bi melun
- Ve zekkir fe innez zikra tenfeul mu’minin
- Ve ma halaktul cinne vel inse illa li ya’budun
- Ma uridu minhum mir rizkıv ve ma uridu ey yut’ımun
- İnnellahe huver razzaku zul kuvvetil metin
- Fe inne lellezine zalemu zenubem misle zenubi ashabihim fe la yesta’cilun
- Fe veylul lillezine keferu miy yevmihimullezi yuadun
Zariyat Suresi Türkçe Dinle
Zariyat Suresi’nin Anlamı
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
- O esip tozu toprağı savuran rüzgârlara,
- Ağırlık yüklenen bulutlara,
- Kolaylıkla akıp giden gemilere,
- Bütün işleri, rızıkları, yağmurları taksim eden meleklere yemin olsun ki;
- Size va‘dedilen yeniden diriliş, hesap ve ceza kesinlikle doğrudur.
- Ve herkese hakettiği karşılığın verileceği hesap günü mutlaka gelecektir!
- İç içe geçmiş kıvrım kıvrım yollara ve hârika bir şekilde desen desen işlenmiş yörüngelere sahip göğe yemin olsun ki!
- Siz Peygamber ve Kur’an hakkında çelişkili görüşler içindesiniz.
- Oysa Kur’an ve Peygamber’den ancak şeytanın doğru yoldan çıkardığı, aklı çarpılmış kimseler döndürülebilir.
- Kahrolsun Allah’ın va‘dettiği şeylerden şüphe duyan o koyu yalancılar!
- Onlar, cehâlet bataklığı içinde bilinçsizce bocalayıp duruyorlar.
- Alaycı bir edayla: “Geleceği söylenen şu hesap günü de ne zamanmış?” diye soruyorlar.
- O gün, onların ateş üzerinde azaba uğratılacakları dehşetli gündür.
- Onlara: “Tadın azabınızı! Dünyada bir an önce gelmesini istediğiniz şey işte budur!” denilecek.
- Gönülleri Allah’a karşı saygıyla dopdolu olup O’na itaatsizlikten sakınan ve güçleri ölçüsünde O’nun emirlerini yerine getirmeye çalışanlar, cennetlerde ve pınar başlarında olacaklardır.
- Rablerinin kendilerine bahşedeceği her türlü nimeti alacaklardır. Çünkü onlar daha önce iyilik eden ve yaptığı işi güzel yapan kimselerdi.
- Geceleri pek az uyurlardı.
- Seher vakitleri de Allah’tan bağışlanma dilerlerdi.
- Mallarından hem yardım isteyen fakirlere, hem de muhtaç olduğu halde iffetinden dolayı dilenmekten çekinen yoksullara pay ayırırlardı.
- Kesin olarak inanmak isteyenler için yeryüzünde Allah’ın birliğini ve sonsuz kudretini gösteren nice deliller vardır.
- Bizzat kendi varlığınızda da. Hâla gerçeği görmeyecek misiniz?
- Gökte de hem rızkınız vardır, hem de size va‘dedilen cennetler.
- Göğün ve yerin Rabbine yemin olsun ki, sizin konuşmanız ne kadar gerçekse, Kur’an’ın meydana geleceğini haber verdiği bu olaylar da işte o kadar gerçektir!
- Rasûlüm! İbrâhim’in o şerefli misâfirlerinin haberi sana geldi mi?
- Bunlar insan suretinde onun yanına varmışlar ve selâm vermişlerdi. O da: “Size de selâm olsun! Galiba buralarda yabancı kimselersiniz” demişti.
- Hemen sezdirmeden âilesinin yanına geçti, çok geçmeden kızartılmış semiz bir dana kebâbı getirdi.
- Onu önlerine koyup: “Buyurmaz mısınız?” dedi.
- Yemeğe el uzatmadıklarını görünce, onlardan yana yüreğine gizli bir korku çöktü. Ama melekler: “Korkma!” dediler; sonra da ona büyük ilim sahibi olacak bir oğul müjdelediler.
- Bunun üzerine konuşmalara kulak misâfiri olan İbrâhim’in hanımı, çığlık atarak geldi. Taaccüpten yüzüne vurup: “Ben şimdiye kadar hiç çocuk doğurmamış bir koca karıyım! Benim nerden çocuğum olacak?” diyordu.
- Onlar: “Evet, Rabbin böyle buyurdu. Şüphesiz ki o, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır, her şeyi hakkiyle bilendir” dediler.
- İbrâhim: “Gelişinizin asıl sebebi nedir, ey elçiler?” diye sordu.
- Şöyle cevap verdiler: “Biz, günahlara batmış inkârcı bir topluma gönderildik.”
- “Üzerlerine pişirilmiş çamurdan taşlar yağdıracağız.”
- “Hiçbir sınır tanımayan ve Allah’ın verdiği kabiliyet ve imkânları boşa harcayan her bir kimse için Rabbinin katında özel olarak işaretlenmiş taşlar!”
- Bunun üzerine, Lût kavmini helâk etmeden önce orada bulunan bütün mü’minleri çıkardık.
- Zâten orada bir ev halkı dışında başka müslüman da bulamadık.
- Neticede, geride kalan zâlimleri helâk ettik ve o can yakıcı azaptan korkanlar için orada ibret alınacak bir işaret bıraktık!
- Mûsâ’nın kıssasında da alınacak ibretler vardır. Biz onu apaçık bir delille Firavun’a göndermiştik.
- Firavun ise var gücüyle ve bütün ordusuyla gerçeğe sırtını dönmüş ve: “Bu Mûsâ ya bir sihirbaz veya delinin biri!” demişti.
- Bunun üzerine biz de hem onu hem de ordularını kıskıvrak yakalayıp denizin dibine geçiriverdik. Firavun boğulurken yaptıklarına bin pişman kendini kınıyordu!
- Âd kavminin helâkinde de ibretler vardır. Onların üzerine biz her şeyi kasıp kavuran ve köklerini kurutan o kasırgayı göndermiştik.
- Öyle bir kasırga ki, uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kavurup kül gibi savuruyordu.
- Semûd kavminde de ibretler vardır. Onlara: “Bir müddet daha dünya nimetlerinden faydalanın, bakalım” denmişti.
- Ama Rablerinin emrine karşı geldiler. Bunun üzerine dehşet içinde bakınıp dururlarken korkunç bir yıldırım onları çarpıverdi.
- Artık bir daha ne ayağa kalkabildiler, ne de kimseden yardım alabildiler!
- Daha önce de Nûh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar Allah’ın yolundan iyice çıkmış bir toplum hâline gelmişlerdi.
- Biz göğü kudret elimizle sapasağlam binâ ettik. Gerçekten biz, çok büyük bir kudret ve hâkimiyet sahibiyiz.
- Yeryüzünü de biz yayıp döşedik. Doğrusu biz ne güzel döşeyicileriz!
- Her şeyi çift yarattık; umulur ki düşünüp öğüt alırsınız.
- De ki: “O halde Allah’a koşun! Şüphesiz ben, O’nun tarafından size gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım.”
- “Allah’tan başka bir ilâh daha edinmeyin. Ben, O’nun tarafından size gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım.”
- Şimdi olduğu gibi, bunlardan öncekilere de ne zaman bir peygamber geldiyse, mutlaka onun için: “Bu, ya bir sihirbaz veya delinin biri” demişlerdi.
- Yoksa onlar peygamberleri yalanlamayı nesilden nesile birbirlerine tavsiye mi ettiler? Hayır! Onların hepsi haddi aşan azgınlar topluluğuydu da onun için böyle yapıyorlardı.
- Sen onlarla tartışmaktan vazgeç; bu yüzden kınanacak da değilsin.
- Bununla beraber yine de gerçekleri hatırlatıp öğüt vermeye devam et. Çünkü öğüt mü’minlere ve iman edecek olanlara fayda verir.
- Ben cinleri ve insanları ancak beni tanıyıp bana kulluk etsinler diye yarattım.
- Ben onlardan herhangi bir rızık istemiyorum; beni doyurmalarını da istemiyorum.
- Muhakkak ki Allah, evet O, bütün rızıkları veren, sonsuz kudret ve sarsılmaz kuvvet sahibi olandır.
- Hiç şüphesiz, bugünkü zâlimler de, geçmişte helâk edilmiş yoldaşları gibi, zamanı gelince azaptan paylarına düşeni alacaklardır. O bakımdan azabın bir an önce gelmesini benden istemelerine hiç gerek yok!
- Madem öyle, tepelerine çökeceği bildirilen o acı günden dolayı kâfirlerin vay hâline!
Yorum gönder