Zümer Suresi – Arapça ve Türkçe Okunuşu

Zümer Suresi Arapça okunuşu​

Zümer Suresi Arapça Oku

Zümer Suresi Türkçe Okunuşu​

Bismillâhirrahmânirrahîm.

  1. Tenzılül kitabi minellahil azızil hakım
  2. İnna enzelna ileykel kitabe bil hakkı fa’büdillahe muhlisal lehüd dın
  3. Ela lillahid dınül halıs Vellezınettehazu min dunihı evliya’ ma na’büdühüm illa li yükarribuna ilellahi zülfa innellahe yahkümü beynehüm fı ma hüm fıhi yahtelifun innellahe la yehdı men hüve kazıbün keffar
  4. Lev eradellahü ey yettehıze veledel lastafa mimma yahlüku ma yeşaü sübhaneh hüvellahül vahıdül kahhar
  5. Halekas semavati vel erda bil hakk yükevvirul leyle alen nehari ve yükevvirun nehara alel leyli ve sehharaş şemse vel kamer küllüy yecrı li ecelim müsemma e la hüvel azızül ğaffar
  6. Halekaküm min nefsiv vahıdetin sümme ceale minha zevceha ve enzele leküm minel en’ami zemaniyete ezvac yahlükuküm fı bütuni ümmehatiküm halkam mim ba’di halkın fı zulümatin selas zalikümüllahü rabbüküm lehül mülk la ilahe illa hu fe enna tusrafun
  7. İn tekfüru fe innellahe ğaniyyün anküm ve la yerda li ıbadihil küfr ve in teşküru yerdahü leküm ve la teziru vaziratüv vizra uhra sümme ila rabbiküm merciuküm fe yünebbiüküm bima küntüm tü’melun innehu alımüm bizatis sudur
  8. Ve iza messel insane durrun dea rabbehu münıben ileyhi sümme iza havvelehu nı’metem minhü nesiye ma kane yed’u ileyhi min kabül ve ceale lillahi endadel li yüdılle an sebılih kul temetta’ bi küfrike kalılen inneke min ashabin nar
  9. Emmen hüve kanitün anael leyli sacidev ve kaimey yahzerul ahırate ve yercu rahmete rabbih kul hel yestevillezıne ya’lemune vellezıne la ya’lemun innema yetezekkeru ülül elbab
  10. Kul ya ıbadillezıne amenütteku rabbeküm lillezıne ahsenu fı hazihid dünya haseneh ve erdullahi vasiah innema yüveffes sabirune ecrahüm bi ğayri hısab
  11. Kul innı ümirtü en a’büdellahe muhlisal lehüd dın
  12. Ve ümirtü li en ekune evvelel müslimın
  13. Kul innı ehafü in asaytü rabbı azabe yevmin azıym
  14. Kulillahe a’büdü muhlisal lehu dını
  15. F’büdu ma şi’tüm min dunih kul innel hasirınellezıne hasiru enfüsehüm ve ehlihim yevmel kıyameh e la zalike hüvel husranül mübın
  16. Lehüm min fevkıhim zulelüm minen nari ve imn tahtihim zulel zalike yühavvifüllahü bihı ıbadeh ya ıbadi fettekun
  17. Vellezınectenebüt tağute ey ya’büduha ve enabu ilillahi lehümül büşra fe beşşir ıbad
  18. Ellezıne yestemiünel kavle feyettebiune ahseneh ülaikellezıne hedahümüllahü ve ülaike hüm ülül elbab
  19. E fe men hakka aleyhi kelimetül azab e fe ente tünkızü men fin nar
  20. Lakinillezınettekav rabbehüm lehüm ğurafüm min fevkıha ğurafüm mebniyyetün tecrı min tahtihel enhar va’dellah la yuhlifüllahül mıad
  21. E lem tera ennellahe enzele mines semai maen fe selekehu yenabıa fil erdı sümme yuhricü bihı zer’am muhtelifen elvanühu sümme yehıcü fe terahü musferran sümme yec’alühu hutama inne fı zalike le zikra li ülil elbab
  22. E fe men şerahallahü sadrahu lil islami fe hüve ala murim mir rabbih fe veylül lil kasıyeti kulubühüm min zikrillah ülaike fı dalalim mübın
  23. Allahü nezzele ahsenel hadısi kitabem müteşebihem mesaniye takşeırru minhü ccüludüllezıne yahşevne rabbehüm sümme telınü cüludühüm ve kulubühüm ila zikrillah zalike hüdellahi yehdı bihı mey yeşa’ ve mey yudlilillahü fe ma lehu min had
  24. E fe mey yettekıy bi vechihı suel azabi yevmel kıyameh ve kıyle liz zalimıne zuku ma küntüm teksibun
  25. Kezzebellezıne min kablihim fe etehümül azabü min hayüs la yeş’urun
  26. Fe ezakahümüllahül hızye fil hayatid dünya ve leazabül ahırati ekber lev kanu ya’lemun
  27. Ve le kad darabna lin nasi fı hazel kur’ani min külli meselil leallehüm yetesekkerun
  28. Kur’anen arabiyyen ğayra zı ıvecil leallehüm yettekun
  29. Darabellahü meseler racülen fıhi şürakaü müteşakisune ve racülen selemel li racül hel yesteviyani mesela elhamdü lillah bel ekseruhüm la ya’lemun
  30. İnneke meyyitüv ve innehüm meyyitun
  31. Sümme inneküm yevmel kıyameti ınde rabbiküm tahtesımun
  32. Fe men azlemü mimmen kezebe alellahi ve kezzebe bis sıdkı iz caeh e leyse fı cehenneme mesvel lil kafirın
  33. Vellezı cae bis sıdkı ve saddeka bihı ülaike hümül müttekun
  34. Lehüm ma yeşaune ınde rabbihim zalike cezalü muhsinın
  35. Li yükeffirallahü anhüm esveellezı amilu ve yecziyehüm ecrahüm bi ahsenillezı kanu ya’melun
  36. E leysellahü bi kafin abdeh ve yühavvifuneke billezıne min dunih ve mey yudlilillahü fema lehu min had
  37. Ve mey yehdillahü fema lehu mim müdıll e leysellahü bi azızin zintikam
  38. Ve lein seeltehüm men halekas semavati vel erda le yekulünnellah kul eferaeytüm ma ted’une min dunillahi in eradeniyellahü bi durrin hel hünne kaşifatü durrihı ev eradenı bi rahmetin hel hünne mümsikatü rahmetih kul hasbiyellah aleyhi yetevekkelül mütevekkilun
  39. Kul ya kavmı’melu ala mekanetiküm innı amil fe sevfe ta’lemun
  40. Mey ye’tıhi azabüy yuhzıhi ve yehıllü aleyhi azabüm mükıym
  41. İnna enzelna aleykel kitabe lin nasi bil hakk fe menihteda fe li nefsih ve men dalle fe innema yedıllü aleyha ve ma ente aleyhim bi vekıl
  42. Allahü yeteveffel enfüse hıyne mevtiha velletı lem temüt fı menamiha fe yümsikülletı kada aleyhel mevte ve yürsilül uhra ila ecelim müsemma inne fı zalike le ayatil li kavmiy yetefekkerun
  43. Emittehazu min dunillahi şüfea’ kul e ve lev kanu la yemlikune şey’ev ve la ya’kılun
  44. Kul lillahiş şefaatü cemıa lehu mülküs semavati vel ard sümme ileyhi türceun
  45. Ve iza zükirallahü vahdehüşmeezzet kulubüllezıne la yü’minune bil ahırah ve iza zükirallezıne min dunihı izahüm yestebşirun
  46. Külillahümme fatıras semavati vel erdı alimel ğaybi veş şehadeti ente tahkümü beyne ıbadike fıma kanu fıhi yahtelifun
  47. Ve lev enne lillezıne zalemu ma fil erdı cemıav ve mislehu meahu leftedev bihı min suil azabi yevmel kıyameh ve beda lehüm minellahi ma lem yekunu yahtesibun
  48. Ve beda lehüm seyyiatü ma kesebu ve haka bihim ma kanu bihı yestehziun
  49. Fe iza messel insane durrun deana sümme iza havvelnahü nı’metem minna kale innema utıtühu ala ılm bel hiye fitnetüv ve lakinne ekserahüm la ya’lemun
  50. Kad kalehellezıne min kablihim fe ma ağna anhüm ma kanu yeksibun
  51. Fe esabehüm seyyiatü ma kesebu vellezıne zalemu min haülai seyüsıybühüm seyyiatü ma kesebu ve mahüm bi mu’cizın
  52. E ve lem ya’lemu ennellahe yebsütur rizka li mey yeşaü ve yakdir önne fı zalike le ayatil li kavmiy yü’minun
  53. Kul ya ıbadiyellezıne esrafu ala enfüsihim la taknetu mir rahmetillah innellahe yağfiruz zünube cemıa innehu hüvel ğafurur rahıym
  54. Ve enıbu ila rabbiküm ve eslimu lehu min kabli ey yetiyekümül azabü sümme la tünsarun
  55. Vettebiu ahsene ma ünzile ileyküm mir rabbiküm min kabli ey ye’tiyekümül azabü bağtetev ve entüm la teş’urun
  56. En tekule nefsüy ya hasrata ala ma ferrattü fı cembillahi ve in küntü le mines sahırın
  57. Ev tekule lev ennellahe hedani leküntü minel müttekıyn
  58. Ev tekule hıyne teral azabe lev enne lı kerraten fe ekune minel muhsinın
  59. Bela kad caetke ayatı fe kezzebte biha vestekberte ve künte minel kafirın
  60. Ve yevmel kıyameti terallezıne kezebu alellahi vücuhühüm müsveddeh e leyse fı cehenneme mesvel lil mütekebbirın
  61. Ve yüneccillahüllezınettekav bi mefazetihim la yemessühümüs suü ve la hüm yahzenun
  62. Allahü haliku külli şey’iv ve hüve ala külli şey’iv vekıl
  63. Lehu mekalıdüs semavati vel ard vellezıne keferu bi ayatillahi ülaike hümül hasirun
  64. Kul e fe ğayrallahi te’mürunnı a’büdü eyyühel cahilun
  65. Ve le kad uhıye ileyke ve ilellezıne min kablik lein eşrakte le yahbetanne amelüke ve le tekunenne minel hasirın
  66. Belillahe fa’büd ve küm mineş şakirın
  67. Ve ma kaderullahe hakka kadrihı vel erdu cemıan kabdatühu yevmel kıyameti ves semavatü matviyyatüm bi yemınih sübhünehu ve teala amma yüşrikun
  68. Ve nüfiha fis suri fe saıka men fis semavati ve men fil erdı illa men şaellah sümme nüfiha fıhi uhra fe izahüm kıyamüy yenzurun
  69. Ve eşrakatil erdu bi nuri rabbiha ve vüdıal kitabü ve cıe bin nebiyyıne veş şühedai ve kudiye beynehüm bil hakkı ve hüm la yuzlemun
  70. Ve vüffiyet küllü nefsim ma amilet ve hüve a’lemü bima yef’alun
  71. Vesıkallezıne keferu ila cehenneme zümera hatta iza cauha fütihat ebvabüha ve kale lehüm hazenetüha e lem ye’tiküm rusülüm minküm yetlune aleyküm ayati rabbiküm ve yünziruneküm likae yemiküm haza kalu bela velakin hakkat kelimetül azabi alel kafirın
  72. Kıyledhulu ebvabe cehenneme halidıne fıha fe bi’se mesvel mütekebbirın
  73. Vesıkallezınet tekav rabbehüm ilel cenneti zümera hatta iza cauha ve fütihat ebvabüha ve kale lehüm hazenetüha selamün aleyküm tıbtüm fedhuluha halidın
  74. Ve kalül hamdü lillahillezı sadekana va’dehu ve evrasenel erda netebevveü minel cenneti hayüs neşa’ fe nı’me ecrul amilın
  75. Ve teral melaikete haffıne min havlil arşi yüsebbihune bi hamdi rabbihim ve kudıye beynehüm bil hakkı ve kıylel hamdü lillahi rabbil alemın

Zümer Suresi Türkçe Dinle

Zümer Suresi’nin Anlamı

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.

  1. Bu kitap, kudreti dâimâ ütün gelen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olan Allah tarafından parça parça indirilmiştir.
  2. Biz sana bu kitabı gerçeğin tâ kendisi olarak indirdik. Öyleyse sen de, her türlü şirk ve gösterişten uzak durup ibâdet ve taati yalnız Allah’a has kılarak O’na kulluk et.
  3. İyi bilin ki, gönülden tam bir samimiyet ve teslimiyetle yapılan kulluğa lâyık olan yalnızca Allah’tır. O’ndan başka kendilerine bir takım mabudlar ve koruyucular edinenler ise: “Biz bunlara, yalnız bizi Allah’a daha fazla yakınlaştırsınlar diye tapıyoruz” derler. Allah, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda aralarında hükmünü verecektir. Doğrusu Allah, yalancılığı ve inkârcılığı âdet edinenleri doğru yola erdirmez.
  4. Allah evlat edinmek isteseydi, yarattıklarından dilediğini seçerdi. Fakat O, evlat edinmekten de, her türlü noksanlıktan da yücedir. O, her şeyi kudretine boyun eğdiren tek bir Allah’tır.
  5. O, gökleri ve yeri belli bir gâye, büyük bir hikmet ve şaşmaz bir nizam üzere yaratmıştır. Sürekli olarak geceyi gündüzün üzerine sarıyor, gündüzü de gecenin üzerine sarıyor. Güneşi ve ayı da emrine boyun eğdirmiştir. Her biri belli bir süreye kadar kendi yörüngesinde akıp gidiyor. Bilin ki O, karşı konulmaz bir kudret sahibidir, çok bağışlayıcıdır.
  6. O, sizi bir tek nefisten yarattı, ondan da eşini var etti. Sizin faydalanmanız için hayvanlardan sekiz çift meydana getirdi. O sizi analarınızın karnında üç karanlık içinde, bir yaratıştan diğerine geçirerek yaratıyor. Rabbiniz olan Allah işte budur. Bütün kâinatın mutlak mülkiyet ve hâkimiyeti O’na aittir. O’ndan başka ilâh yoktur. Böyle iken, nasıl oluyor da O’na kulluktan yüz çeviriyor, yanlış yollara sürükleniyorsunuz?
  7. Eğer inkâr ederseniz, bu sizin aleyhinizedir; çünkü Allah’ın sizin hiçbir şeyinize ihtiyacı yoktur. Fakat O, kullarının inkârına da râzı olmaz. Şâyet inanıp şükrederseniz, bu davranışınızdan hoşnut olur. Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez ve başkasının günahıyla yargılanmaz. Sonunda dönüşünüz Rabbinizin huzuruna olacak ve o size yaptıklarınızı bir bir haber verecektir. Şüphesiz O, göğüslerde saklı tutulan bütün gizlilikleri hakkiyle bilmektedir.
  8. İnsanın başı derde düştüğünde, gönülden Rabbine yönelerek O’na yalvarır. Sonra Allah, kendi katından ona bir nimet verdiğinde, önceki yalvarış ve yakarışını unutur da, insanları O’nun yolundan saptırmak için Allah’a ortaklar koşar. De ki: “Küfür ve nankörlüğün içinde hayattan biraz daha kâm al bakalım. Nasıl olsa sonunda cehennemi boylayanlardan olacaksın!”
  9. Şimdi düşünün, bu cehennemlik kimse mi daha iyidir; yoksa gece saatlerinde secde ederek ve ayakta durarak ibâdet eden, âhiret azabından sakınan ve Rabbinin rahmetini uman tertemiz bir mü’min mi? De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak gerçek akıl ve idrâk sahipleri düşünüp ders çıkarırlar.”
  10. Rasûlüm! Benden naklen onlara şunu söyle: “Ey iman eden kullarım! Gönlünüz Allah korkusu ve saygısıyla dopdolu olarak Rabbinize karşı gelmekten sakının! Bu dünyada samimi davranıp iyi işler yapanlara dünyada da âhirette de güzel bir karşılık vardır. Allah’ın arzı geniştir. Ancak hakkiyle sabredenlere mükâfatları hesapsız bir tarzda ödenecektir.”
  11. De ki: “Bana, her türlü şirk ve gösterişten uzak durup taat ve ibâdeti yalnız Allah’a has kılarak O’na kulluk etmem emredildi.”
  12. “Yine bana, size tebliğ ettiğim Allah’ın dinine her bakımdan teslim olup, onu hakkiyle yaşayan ilk müslüman olmam emredildi”.
  13. De ki: “Korkarım ben, eğer Rabbime karşı gelecek olursam, büyük bir günün azabından korkarım.”
  14. De ki: “Ben, her türlü şirk ve gösterişten uzak durup taat ve ibâdetimi yalnız Allah’a has kılarak sadece O’na kulluk ederim.”
  15. “Artık siz O’ndan başka kime ve neye isterseniz, ona kulluk ededurun!” De ki: “Gerçek anlamda zarara uğrayanlar, kıyâmet gününde hem kendilerini hem de yakınlarını ziyana sürükleyecek olanlardır. Apaçık hüsrân işte budur!”
  16. Onları hem üstlerinden kopkoyu ateş örtüleri kaplayacaktır, hem de altlarından kopkoyu ateş örtüleri. İşte Allah, kullarını bu korkunç azap ile korkutup uyarmaktadır: “Ey kullarım! Bana karşı gelmekten sakınarak azabımdan korunun!”
  17. Şeytânî güçlere kulluk etmekten kaçınıp, gönülden Allah’a yönelenlere müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!
  18. Onlar ki sözü can kulağıyla dinler ve onun en güzel tarafını, sevabı en çok olanını tatbik ederler. İşte bunlar, Allah’ın kendilerini doğru yola erdirdiği kimselerdir. Gerçek akıl sahipleri de işte bunlardır.
  19. Rasûlüm! Hakkında azap kararı kesinleşmiş kişi, hiç kendisine cennet müjdelenen gibi olur mu? Şimdi, ateş örtüleri içinde kalmış kimseyi oradan sen mi kurtaracaksın?
  20. Buna karşılık, Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için ise, birbiri üstüne kat kat binâ edilmiş ve altlarından ırmaklar akan muhteşem köşkler vardır. Bu, Allah’ın verdiği sözdür. Allah verdiği sözden asla dönmez.
  21. Görmez misin ki, Allah gökten bir su indiriyor da onu yerdeki bir takım kaynaklara akıtıp depoluyor. Sonra onunla rengârenk, çeşit çeşit ekinler çıkarıyor. Ardınlar o ekinler kuruyor da, sen onu solmuş sararmış vaziyette görüyorsun. Sonra da onu kuruyup ufalanan bir çöpe çeviriyor. Elbette bütün bunlarda, gerçek akıl ve idrâk sahipleri için dersler, ibretler vardır.
  22. (Aralarındaki farkı göremeyecek kadar anlayış kabiliyetinizi kaybeyttiniz de, bütün insanları bir mi sanıyorsunuz? Hayır, gerçek öyle değildir:) Allah kimin göğsünü İslâm’a açmışsa, o Rabbinden bir nûr üzeredir. Yazıklar olsun kalpleri Allah’ın zikrine karşı katılaşmış talihsizlere! Onlar apaçık bir sapıklık içindedir.
  23. Allah, sözün en güzeli olan Kur’an’ı, âyetleri birbiriyle âhenkdâr, uyumlu, tıklım büklüm hakîkat dolu bir kitab hâlinde indirdi. Rablerine karşı derin bir saygı duymakta olanların onun tesiriyle derileri ürperir; sonra da hem derileri, hem kalpleri Allahın zikrine ısınıp yumuşar. İşte bu kitap, Allah’ın doğru yol rehberidir ki, dilediğine onunla yol gösterir. Allah kimi de saptırırsa artık onu doğru yola getirecek kimse yoktur.
  24. Düşünün bakalım, kıyâmet günü elleri kelepçeli olduğu için kendini o en kötü azaba karşı ancak yüzüyle korumaya çabalayan kimse, hiç azaptan emin olan kimse gibi olur mu? O gün zâlimlere: “Dünyadayken kazandığınızın cezasını tadın!” denilir.
  25. Onlardan öncekiler de peygamberleri yalanlamışlardı. Bu yüzden hak ettikleri azap, hiç farkına varmadıkları bir yerden tepelerine patlayıverdi.
  26. Böylece Allah onlara dünya hayatında alçaklığı ve perişanlığı tattırdı. Âhiret azabı ise daha da büyük, daha müthiştir. Keşke bilselerdi!
  27. Biz bu Kur’an’da insanlar için her türden ibretli misâller ve apaçık örnekler sunduk; belki düşünüp öğüt alırlar diye.
  28. Onu her türlü çelişkiden ve gerçeğe aykırı bütün unsurlardan uzak, dosdoğru Arapça bir Kur’an olarak indirdik; belki gittikleri yolun yanlışlığını anlayıp Allah’a karşı gelmekten sakınırlar diye.
  29. Allah şöyle bir misâl veriyor: Bir tarafta, karşılıklı rekâbet hâlinde birbirleriyle sürekli çekişen kötü huylu ortakların emrinde çalışan bir kişi, diğer tarafta sadece tek bir insanın emri altında bulunan bir başkası: bu iki adamın durumu hiç eşit olabilir mi? Elbette olamaz. O halde, bütün teşekkür ve övgüler yalnızca Allah’a olmalı; kulluk ve ibâdet hiçbir ortağı olmayan Allah’a yapılmalıdır. Ne var ki, insanların çoğu bu gerçeği anlamaya yanaşmazlar.
  30. Rasûlüm! Gerçek şu ki sen de öleceksin, onlar da ölecekler.
  31. Sonra siz kıyâmet günü Rabbinizin huzurunda duruşmaya çıkacak ve orada birbirinizle dâvalaşacaksınız.
  32. Allah adına yalan söyleyenden ve kendisine ulaşan doğruyu yalanlayandan daha zâlim kim olabilir? Kâfirler için cehennemde yer mi yok?
  33. Doğruyu getiren peygamber ile onu tasdik edenlere gelince, işte Allah’a karşı gelmekten ve her türlü fenâlıktan sakınanlar onlardır.
  34. Rableri katında onlar için istedikleri her şey vardır. İyilik eden ve yaptığı işi güzel yapanların mükâfatı işte budur.
  35. Allah onların yaptığı en kötü günahları bile bağışlayıp silecek ve yaptıkları amellerin en güzeline göre onları mükâfatlandıracaktır.
  36. Allah kuluna yetmez mi? Kalkmışlar, seni O’nun dışında putlaştırıp taptıkları bir takım varlıklarla korkutmaya çalışıyorlar. Allah kimi saptırırsa, artık onu yola getirecek kimse olmaz.
  37. Allah kimi de doğru yola erdirirse, onu da şaşırtacak, saptıracak kimse bulunmaz. Allah, istediği anda inkârcılardan intikâmını alan karşı konulamaz kudret sahibi değil midir?
  38. Onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye soracak olsan, elbette: “Allah’tır” derler. De ki: “Öyleyse, Allah’tan başka ilâh diye yalvardıklarınıza bakmaz mısınız? Allah bana bir sıkıntı vermek istese, onlar, O’nun takdir buyurduğu bu sıkıntıyı giderebilirler mi? Yahut O benim için bir rahmet dilese, onlar, O’nun bahşettiği bu nimetin bana ulaşmasını önleyebilirler mi?” De ki: “Allah bana yeter! Tevekkül edecek olanlar yalnızca O’na dayanıp güvensinler!”
  39. De ki: “Ey kavmim! Siz elinizden geleni yapın; ben de bana düşen vazîfeyi yapmaya devam edeceğim. Yakında öğreneceksiniz”:
  40. “Kendisini rezil edecek azabın kimin başına ineceğini ve sonu gelmez azabın kimin tepesine çökeceğini!”
  41. Rasûlüm! Biz sana kitabı, insanlara sorumlu oldukları hususları açıklayasın diye gerçeğin tâ kendisi olarak indiriyoruz. Artık kim doğru yolu bulursa, bu kendi iyiliğinedir. Kim de yoldan saparsa, kendi zararına sapmış olur. Sen onların kurtuluşundan sorumlu bir vekil değilsin!
  42. Allah, ölümleri anında ruhları bedenlerden çekip alır. Henüz ölüm vakti gelmemiş olanların ruhlarını ise uyudukları sırada alır; sonra ölümüne hükmettiği kimselerin ruhlarını berzah âleminde tutar; diğerlerini de belirlenmiş bir süreye kadar yaşamaları için serbest bırakır. Elbette bunda, etraflıca ve sistemlice düşünen bir toplum için nice dersler ve ibretler vardır.
  43. Yoksa onlar Allah’tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: “Onlar hiçbir bağımsız mülkiyet ve hâkimiyet sahibi olmadıkları ve akıl adına hiçbir şey taşımadıkları halde yine de mi onları şefaatçi edineceksiniz?”
  44. De ki: “Şefaat bütünüyle Allah’ındır. Göklerin ve yerin mutlak mülkiyeti ve hâkimiyeti yalnız O’na aittir. Sonunda, hesap vermek üzere, O’nun huzuruna döndürüleceksiniz.”
  45. Ne zaman Allah eşi ortağı olmayan bir tek ilâh olarak anılsa, âhirete inanmayanların kalplerindeki nefret ve daralma yüzlerine vurur. Fakat Allah’ın dışında taptıkları şeyler anıldığında ise hemen yüzleri güler, neşelenirler.
  46. De ki: “Ey gökleri ve yeri yoktan yaratan, duyuların ötesinde kalanları da duyuların algı sahasına girenleri de hakkiyle bilen Allahım! Anlaşmazlığa düştükleri şeyler hakkında kullarının arasında hak ve adâletle hükmünü verecek olan elbette sensin. (Beni doğru olana ulaştırmanı bekliyor, inkârcıları sana havâle ediyorum.)”
  47. Yeryüzünde ne varsa hepsi, hatta bir o kadarı daha zulmedenlerin olsa, kıyâmet günü o korkunç azaptan kendilerini kurtarmak için hiç şüphesiz bunların hepsini fedâ ederlerdi. Çünkü o gün daha önce hiç hesaba katmadıkları kötü şeyler Allah tarafından karşılarına çıkarılacaktır.
  48. O gün, dünyada işlemiş oldukları bütün kötülükler gözlerinin önüne konacak ve daha önce alay edip durdukları mahşer, hesap, azap gibi gerçekler onları çepeçevre kuşatır.
  49. İnsan bir sıkıntıya düştüğünde bize yalvarıp yakarır. Ona tarafımızdan bir nimet verdiğimizde ise: “Bunu bilgim ve becerim sayesinde elde ettim” deyiverir. Halbuki o bir imtihandır; fakat insanların çoğu bunu bilmez.
  50. Gerçek şu ki, onlardan önce gelip geçenler de böyle söylemişlerdi. Fakat kazandıkları şeyler kendilerine hiçbir fayda sağlamadı.
  51. Çünkü kazandıkları kötülükler, sonunda azaba dönüşüp tepelerine iniverdi. Bu günkü insanlar arasında zulüm ve haksızlık yapanları da, yaptıkları kötülüklerin cezası yakında gelip bulacak, onlar buna asla engel olamayacaklardır.
  52. Bilmezler mi ki, Allah rızkı dilediğine bol verir, dilediğine daraltır. Elbette bunda iman edip onda derinleşecek insanlar için nice dersler vardır.
  53. De ki: “Ey günah işleyerek kendilerine yazık eden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümîdinizi kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz O, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.”
  54. “Ümidinizi kesmeyin, fakat tepenize o azap inmeden önce de tevbe edip Rabbinize yönelin ve O’na teslim olun. Aksi halde kimseden yardım göremezsiniz.”
  55. “Evet, o azap, hiç farkında olmadığınız bir anda âniden tepenize çökmeden önce, Rabbinizden size gelmiş en güzel söz olan Kur’an’a uyun.”
  56. Tâ ki kıyâmet günü geldiğinde, kişi: “Allah’a karşı işlediğim günahlardan dolayı yazıklar olsun bana! Meğer ben ne büyük gerçekleri alaya alıyormuşum da haberim yokmuş!” demeye mecbur kalmasın.
  57. Yine o: “Eğer Allah bana doğru yolu gösterseydi, ben de elbette şirk ve isyândan sakınanlardan olurdum” diye mazeretler öne sürmesin.
  58. Yahut o azâbı gördüğünde: “Âh, keşke bana bir fırsat daha verilse de dünyaya dönüp iyilik yapanlardan olsam!” şeklinde boş temennîlerde bulunmasın.
  59. Allah şöyle buyurur: “Hayır! Gerçekleri açıklayan âyetlerim sana gelmişti, fakat sen onları yalanladın, onları kabul etmeyi kibrine yediremedin ve kâfirlerden oldun!”
  60. Sen, Allah adına yalan uyduranların kıyâmet günü yüzlerinin kapkara kesildiğini görürsün. Büyüklük taslayanlar için cehennemde yer mi yok!
  61. O gün Allah, gönülleri Rablerinin saygısıyla dopdolu olup O’na karşı gelmekten sakınanları üstün gayret ve başarılarından dolayı kurtuluşa erdirecek. Artık onlara hiçbir fenâlık dokunmayacak; hiçbir şeye de üzülmeyecekler.
  62. Allah her şeyin yaratıcısıdır. O her şey üzerinde görüp gözetici ve mutlak tasarruf sahibidir.
  63. Göklerin ve yerin anahtarları O’nun katındadır. Allah’ın âyetlerini inkâr edenlere gelince, işte onlar hüsrâna uğrayanların tâ kendileridir.
  64. Rasûlüm! De ki: “Ey câhiller! Gerçek bu iken, benim Allah’tan başkasına kulluk etmemi mi istiyorsunuz?”
  65. Sana da senden öncekilere de şu gerçek vahyedildi: “Eğer Allah’a ortak koşarsan bütün amellerin kesinlikle boşa gider ve elbette ziyana uğrayanlardan olursun!”
  66. Öyleyse, yalnız Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol!
  67. Onlar Allah’ı, kudret ve azametine yaraşır bir şekilde tanıyamadılar. Oysa kıyâmet günü yeryüzü bütünüyle O’nun avucunda ezilip un ufak olacak, gökler de yine O’nun elinde dürülmüş bir hâle gelecektir. Bu üstün sıfatların sahibi olan Allah, onların koştukları ortaklardan çok uzak, çok yücedir.
  68. O gün sûra üflenir; Allah’ın dilediklerinden başka göklerde ve yerde kim varsa kıyâmetin dehşetinden çarpılıp cansız yere serilir. Sonra sûra bir daha üflenir; bir de bakarsın ki, bütün ölüler dirilip kabirlerinde ayağa kalkmış, merak ve endişe içinde etraflarına bakınıp duruyorlar.
  69. Yeryüzü Rabbinin nûruyla aydınlanır. Kitap ortaya konur. Peygamberler ve şâhitler getirilir. İnsanların arasında hak ve adâletle hüküm verilir. Kimseye zerre kadar haksızlık yapılmaz.
  70. Herkese yaptığının karşılığı tastamam ödenir. Zâten Allah, onların yaptıklarını pek iyi bilmektedir.
  71. İnkâr edenler bölük bölük cehenneme sürülecek. Oraya vardıklarında cehenemin kapıları açılacak ve oradaki vazîfeli bekçiler onlara soracak: “İçinizden size Rabbinizin âyetlerini okuyan ve içinde bulunduğunuz şu günle mutlaka karşılaşacağınız gerçeğiyle sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?” Onlar da: “Evet, geldi” diye karşılık verecekler, “fakat, ne çare ki, biz kâfirler hakkındaki azap kararı artık kesinleşmiş bulunmaktadır.”
  72. Onlara: “İçinde ebediyen kalmak üzere girin cehennem kapılarından!” denilecek. Büyüklük taslayıp, iman etmeyi kibrine yediremeyenlerin barınağı ne kötüdür!
  73. Kalpleri Allah saygısıyla dopdolu olup Rablerine karşı gelmekten sakınanlar da bölük bölük cennete sevk edilecekler. Oraya geldiklerinde cennetin kapıları açılacak ve cennetin bekçileri: “Selâm olsun size! Ne mutlu size! Tertemiz geldiniz! Haydi, ebediyen kalmak üzere girin cennete!” diye buyur edecekler.
  74. Onlar ise şöyle diyecekler: “Bize verdiği sözü yerine getiren ve cennette istediğimiz yerde oturmak üzere bizi bu ebediyet yurduna vâris kılan Allah’a hamdolsun! Sâlih ameller işleyenlerin mükâfatı ne güzel!” diyecekler.
  75. O gün melekleri de görürsün; arşın etrafını kuşatmış, Rablerini överek tesbih ediyorlar. Böylece tüm insanlar hesaba çekilecek, aralarında adâletle hükmedilecek ve “Sonsuz hamd ü senâlar olsun Âlemlerin Rabbi Allah’a!” denilecek.

Yorum gönder