Şuara Suresi – Arapça ve Türkçe Okunuşu
Şuara Suresi Arapça Okunuşu
Şuara Suresi Arapça Dinle
Şuara Suresi Türkçe Okunuşu
Bismillahirrahmanirrahim.
- Ta, sin, mim.
- Tilke ayatul kitabil mubin.
- Lealleke bahıun nefseke ella yekunu mu’minin.
- İn neşe’ nunezzil aleyhim mines semai ayeten fe zallet a’nakuhum leha hadıin.
- Ve ma ye’tihim min zikrin miner rahmani muhdesin illa kanu anhu mu’ridin.
- Fe kad kezzebu fe seye’tihim enbau ma kanu bihi yestehziun.
- E ve lem yerev ilel ardı kem enbetna fiha min kulli zevcin kerim.
- İnne fi zalike le ayeh, ve ma kane ekseruhum mu’minin.
- Ve inne rabbeke le huvel azizur rahim.
- Ve iz nada rabbuke musa eni’til kavmez zalimin.
- Kavme fir’avn, e la yettekun.
- Kale rabbi inni ehafu en yukezzibun.
- Ve yadiku sadri ve la yentaliku lisani fe ersil ila harun.
- Ve lehum aleyye zenbun fe ehafu en yaktulun.
- Kale kella, fezheba bi ayatina inna meakum mustemiun.
- Fe’tiya fir’avne fe kula inna resulu rabbil alemin.
- En ersil meana beni israil.
- Kale e lem nurabbike fina veliden ve lebiste fina min umurike sinin.
- Ve fealte fa’letekelleti fealte ve ente minel kafirin.
- Kale fealtuha izen ve ene mined dallin.
- Fe ferartu minkum lemma hıftukum fe vehebe li rabbi hukmen ve cealeni minel murselin.
- Ve tilke ni’metun temunnuha aleyye en abbedte beni israil.
- Kale fir’avnu ve ma rabbul alemin.
- Kale rabbus semavati vel ardı ve ma beynehuma, in kuntum mukınin.
- Kale li men havlehu e la testemiun.
- Kale rabbukum ve rabbu abaikumul evvelin.
- Kale inne resulekumullezi ursile ileykum le mecnun.
- Kale rabbul meşrıkı vel magribi ve ma beynehuma, in kuntum ta’kılun.
- Kale leinittehazte ilahen gayri le ec’alenneke minel mescunin.
- Kale e ve lev ci’tuke bi şey’in mubin.
- Kale fe’ti bihi in kunte mines sadikin.
- Fe elka asahu fe iza hiye su’banun mubin.
- Ve nezea yedehu fe iza hiye beydau lin nazırin.
- Kale lil melei havlehu inne haza le sahırun alim.
- Yuridu en yuhricekum min ardıkum bi sıhrihi fe maza te’murun.
- Kalu ercih ve ehahu veb’as fil medaini haşirin.
- Ye’tuke bi kulli sehharin alim.
- Fe cumias seharatu li mikati yevmin ma’lum.
- Ve kile lin nasi hel entum muctemiun.
- Leallena nettebius seharate in kanu humul galibin.
- Fe lemma caes seharatu kalu li fir’avne e inne lena le ecran in kunna nahnul galibin.
- Kale neam ve innekum izen le minel mukarrabin.
- Kale lehum musa elku ma entum mulkun.
- Fe elkav hıbalehum ve ısıyyehum ve kalu bi izzeti fir’avne inna le nahnul galibun.
- Fe elka musa asahu fe iza hiye telkafu ma ye’fikun.
- Fe ulkıyes seharatu sacidin.
- Kalu amenna bi rabbil alemin.
- Rabbi musa ve harun.
- Kale amentum lehu kable en azene lekum, innehu le kebirukumullezi allemekumus sıhr, fe le sevfe ta’lemun, le ukattıanne eydiyekum ve erculekum min hılafin ve le usallibennekum ecmain.
- Kalu la dayra inna ila rabbina munkalibun.
- İnna natmeu en yagfira lena rabbuna hatayana en kunna evvelel mu’minin.
- Ve evhayna ila musa en esri bi ıbadi innekum muttebeun.
- Fe ersele fir’avnu fil medaini haşirin.
- İnne haulai le şirzimetun kalilun.
- Ve innehum lena le gaizun.
- Ve inna le cemiun hazirun.
- Fe ahracnahum min cennatin ve uyun.
- Ve kunuzin ve makamin kerim.
- Kezalik, ve evresnaha beni israil.
- Fe etbeuhum muşrikin.
- Fe lemma terael cem’ani kale ashabu musa inna le mudrakun.
- Kale kella, inne maiye rabbi seyehdin.
- Fe evhayna ila musa enıdrib bi asakel bahr, fenfeleka fe kane kullu firkın ket tavdil azim.
- Ve ezlefna semmel aharin.
- Ve enceyna musa ve men meahu ecmain.
- Summe agraknel aharin.
- İnne fi zalike le ayeh, ve ma kane ekseruhum mu’minin.
- Ve inne rabbeke le huvel azizur rahim.
- Vetlu aleyhim nebee ibrahim.
- İz kale li ebihi ve kavmihi ma ta’budun.
- Kalu na’budu asnamen fe nezallu leha akifin.
- Kale hel yesmeunekum iz ted’un.
- Ev yenfeunekum ev yedurrun.
- Kalu bel vecedna abaena kezalike yef’alun.
- Kale e fe raeytum ma kuntum ta’budun.
- Entum ve abaukumul akdemun.
- Fe innehum aduvvun li illa rabbel alemin.
- Ellezi halakani fe huve yehdin.
- Vellezi huve yut’ımuni ve yeskin.
- Ve iza maridtu fe huve yeşfin.
- Vellezi yumituni summe yuhyin.
- Vellezi atmeu en yagfira li hatieti yevmed din.
- Rabbi heb li hukmen ve elhıkni bis salihin.
- Vec’al li lisane sıdkın fil ahırin.
- Vec’alni min veraseti cennetin naim.
- Vagfir li ebi innehu kane mined dallin.
- Ve la tuhzini yevme yub’asun.
- Yevme la yenfau malun ve la benun.
- İlla men etallahe bi kalbin selim.
- Ve uzlifetil cennetu lil muttekin.
- Ve burrizetil cahimu lil gavin.
- Ve kile lehum eyne ma kuntum ta’budun.
- Min dunillah, hel yensurunekum ev yentesırun.
- Fe kubkıbu fiha hum vel gavun.
- Ve cunudu iblise ecmeun.
- Kalu ve hum fiha yahtesımun.
- Tallahi in kunna le fi dalalin mubin.
- İz nusevvikum bi rabbil alemin.
- Ve ma edallena illel mucrimun.
- Fe ma lena min şafiin.
- Ve la sadikın hamim.
- Fe lev enne lena kerraten fe nekune minel mu’minin.
- İnne fi zalike le ayeh, ve ma kane ekseruhum mu’minin.
- Ve inne rabbeke le huvel azizur rahim.
- Kezzebet kavmu nuhınil murselin.
- İz kale lehum ehuhum nuhun e la tettekun.
- İnni lekum resulun emin.
- Fettekullahe ve etiun.
- Ve ma es’elukum aleyhi min ecr, in ecriye illa ala rabbil alemin.
- Fettekullahe ve etiun.
- Kalu e nu’minu leke vettebeakel erzelun.
- Kale ve ma ilmi bima kanu ya’melun.
- İn hısabuhum illa ala rabbi lev teş’urun.
- Ve ma ene bi taridil mu’minin.
- İn ene illa nezirun mubin.
- Kalu le in lem tentehi ya nuhule tekunenne minel mercumin.
- Kale rabbi inne kavmi kezzebun.
- Feftah beyni ve beynehum fethan ve neccini ve men maiye minel mu’minin.
- Fe enceynahu ve men meahu fil fulkil meşhun.
- Summe agrakna ba’dul bakin.
- İnne fi zalike le ayeh, ve ma kane ekseruhum mu’minin.
- Ve inne rabbeke le huvel azizur rahim.
- Kezzebet adunil murselin.
- İz kale lehum ehuhum hudun e la tettekun.
- İnni lekum resulun emin.
- Fettekullahe ve etiun.
- Ve ma es’elukum aleyhi min ecr, in ecriye illa ala rabbil alemin.
- E tebnune bi kulli riın ayeten ta’besun.
- Ve tettehızune mesania leallekum tahludun.
- Ve iza betaştum betaştum cebbarin.
- Fettekullahe ve etiun.
- Vettekullezi emeddekum bima ta’lemun.
- Emeddekum bi en’amin ve benin.
- Ve cennatin ve uyun.
- İnni ehafu aleykum azabe yevmin azim.
- Kalu sevaun aleyna e vaazte em lem tekun minel vaızin.
- İn haza illa hulukul evvelin.
- Ve ma nahnu bi muazzebin.
- Fe kezzebuhu fe ehleknahum, inne fi zalike le ayeh, ve ma kane ekseruhum mu’minin.
- Ve inne rabbeke le huvel azizur rahim.
- Kezzebet semudul murselin.
- İz kale lehum ehuhum salihun e la tettekun.
- İnni lekum resulun emin.
- Fettekullahe ve etiun.
- Ve ma es’elukum aleyhi min ecr, in ecriye illa ala rabbil alemin.
- E tutrakune fi ma hahuna aminin.
- Fi cennatin ve uyun.
- Ve zuruın ve nahlin tal’uha hedim.
- Ve tenhıtune minel cibali buyuten farihin.
- Fettekullahe ve etiun.
- Ve la tutiu emral musrifin.
- Ellezine yufsidune fil ardı ve la yuslihun.
- Kalu innema ente minel musahharin.
- Ma ente illa beşerun misluna, fe’ti bi ayetin in kunte mines sadikin.
- Kale hazihi nakatun leha şirbun ve lekum şirbu yevmin ma’lum.
- Ve la temessuha bi suin fe ye’huzekum azabu yevmin azim.
- Fe akaruha fe asbahu nadimin.
- Fe ehazehumul azab, inne fi zalike le ayeh, ve ma kane ekseruhum mu’minin.
- Ve inne rabbeke le huvel azizur rahim.
- Kezzebet kavmu lutınil murselin.
- İz kale lehum ehuhum lutun e la tettekun.
- İnni lekum resulun emin.
- Fettekullahe ve etiun.
- Ve ma es’elukum aleyhi min ecr, in ecriye illa ala rabbil alemin.
- E te’tunez zukrane minel alemin.
- Ve tezerune ma halaka lekum rabbukum min ezvacikum, bel entum kavmun adun.
- Kalu le in lem tentehi ya lutu le tekunenne minel muhracin.
- Kale inni li amelikum minel kalin.
- Rabbi neccini ve ehli mimma ya’melun.
- Fe necceynahu ve ehlehu ecmain.
- İlla acuzen fil gabirin.
- Summe demmernel aharin.
- Ve emtarna aleyhim matara, fe sae matarul munzerin.
- İnne fi zalike le ayeh, ve ma kane ekseruhum mu’minin.
- Ve inne rabbeke le huvel azizur rahim.
- Kezzebe ashabul eyketil murselin.
- İz kale lehum şuaybun e la tettekun.
- İnni lekum resulun emin.
- Fettekullahe ve etiun.
- Ve ma es’elukum aleyhi min ecr, in ecriye illa ala rabbil alemin.
- Evful keyle ve la tekunu minel muhsirin.
- Vezinu bil kıstasil mustekim.
- Ve la tebhasun nase eşyaehum ve la ta’sev fil ardı mufsidin.
- Vettekullezi halakakum vel cibilletel evvelin.
- Kalu innema ente minel musahharin.
- Ve ma ente illa beşerun misluna ve in nazunnuke le minel kazibin.
- Fe eskıt aleyna kisefen mines semai in kunte mines sadıkin.
- Kale rabbi a’lemu bi ma ta’melun.
- Fe kezzebuhu fe ehazehum azabu yevmiz zulleh, innehu kane azabe yevmin azim.
- İnne fi zalike le ayeh, ve ma kane ekseruhum mu’minin.
- Ve inne rabbeke le huvel azizur rahim.
- Ve innehu le tenzilu rabbil alemin.
- Nezele bihir ruhul emin.
- Ala kalbike li tekune minel munzirin.
- Bi lisanin arabiyyin mubin.
- Ve innehu lefi zuburil evvelin.
- E ve lem yekun lehum ayeten en ya’lemehu ulemau beni israil.
- Ve lev nezzelnahu ala ba’dıl a’cemin.
- Fe karaehu aleyhim ma kanu bihi mu’minin.
- Kezalike seleknahu fi kulubil mucrimin.
- La yu’minune bihi hatta yeravul azabel elim.
- Fe ye’tiyehum bagteten ve hum la yeş’urun.
- Fe yekulu hel nahnu munzarun.
- E fe bi azabina yesta’cilun.
- E fe raeyte in metta’nahum sinin.
- Summe caehum ma kanu yuadun.
- Ma agna anhum ma kanu yumetteun.
- Ve ma ehlekna min karyetin illa leha munzirun.
- Zikra, ve ma kunna zalimin.
- Ve ma tenezzelet bihiş şeyatin.
- Ve ma yenbagi lehum ve ma yestetiun.
- İnnehum anis sem’i le ma’zulun.
- Fe la ted’u meallahi ilahen ahara fe tekune minel muazzebin.
- Ve enzir aşiretekel akrebin.
- Vahfıd cenahake li menittebeake minel mu’minin.
- Fe in asavke fe kul inni beriun mimma ta’melun.
- Ve tevekkel alel azizir rahim.
- Ellezi yerake hine tekum.
- Ve tekallubeke fis sacidin.
- İnnehu huves semiul alim.
- Hel unebbiukum ala men tenezzeluş şeyatin.
- Tenezzelu ala kulli effakin esim.
- Yulkunes sem’a ve ekseruhum kazibun.
- Veş şuarau yettebiuhumul gavun.
- E lem tera ennehum fi kulli vadin yehimun.
- Ve ennehum yekulune ma la yef’alun.
- İllellezine amenu ve amilus salihati ve zekerullahe kesiran ventesaru min ba’di ma zulimu, ve se ya’lemullezine zalemu eyye munkalebin yenkalibun.
Şuara Suresi Türkçe Dinle
Şuara Suresi Türkçe Anlamı
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla.
- Ta, Sin, Mim.
- Bunlar sana o apaçık Kitab’ın ayetleridir!
- Onlar iman etmeyecekler diye, neredeyse sen kendine kıyacaksın.
- Dilersek üzerlerine gökten bir ayet (mucize) indiriveririz de ona boyunları eğile kalır.
- Bununla beraber Rahman’dan kendilerine yeni bir öğüt gelmiyor ki, ondan yüz çevirmiş olmasınlar.
- Evet, yalanlamaktalar; fakat onlara alay edip durdukları şeyin dehşet veren haberleri gelecektir.
- Yeryüzüne bir bakmadılar mı? Biz onda her güzel çiftten nice bitkiler bitirmişiz.
- Şüphesiz ki, bunda mutlak bir ibret vardır; ama çoğu iman etmedi.
- Şüphesiz ki, Rabbin, gerçekten güçlü, çok merhametlidir.
- Bir vakit Rabbin Musa’ya şöyle seslendi: “Git o zalim kavme!
- Firavun kavmine, artık sakınmayacaklar mı!”
- (Musa) dedi ki: “Ya Rab, doğrusu korkarım ki, beni yalanlarlar;
- ve göğsüm daralır, dilim açılmaz, onun için Harun’a da peygamberlik ver!
- Bir de onlara karşı suçluyum; ondan dolayı beni öldürürler diye korkarım.
- (Allah) “Hayır” (endişe etme), “haydi ikiniz ayetlerimizle gidin; muhakkak Biz sizinle beraberiz (olup bitenleri) dinliyoruz,
- haydin Firavun’a varın da deyin ki: “İnan ki biz alemlerin Rabbinin elçisiyiz;
- İsrail oğullarını bizimle beraber salıver.”
- (Firavun) dedi ki: “A! Biz seni çocukken bizde büyütmedik mi? Ömrünün bir çok yıllarını aramızda geçirdin;
- hem de o yaptığın (kötü) işi yaptın; o halde sen o nankör kafirlerdensin!”
- (Musa) dedi ki: “O işi o zaman yaptım, şaşkınlardandım.
- Sizden korkunca da aranızdan kaçtım; derken Rabbim bana hüküm lütfetti ve beni peygamberlerden kıldı.
- O başıma kaktığın nimet de İsrail oğullarını kul köle edinmiş olmandır!”
- Firavun: “Alemlerin Rabbi de ne demek?” dedi.
- (Musa): “O, göklerin, yerin ve ikisi arasındaki herşeyin Rabbidir; eğer gerçeği kesin olarak görüyorsanız.” dedi.
- (Firavun) etrafındakilere: “Dinlemez misiniz?” dedi.
- (Musa): “O, sizin Rabbiniz ve daha önceki atalarınızın Rabbidir” dedi.
- (Firavun): “Size gönderilen elçiniz mutlaka delidir.” dedi.
- (Musa): “O, doğunun, batının ve bunların arasındaki herşeyin Rabbidir, eğer düşünüyorsanız.” dedi.
- (Firavun): “Andolsun ki, eğer benden başkasını tanrı edinirsen, seni kesinlikle zindana kapatılmışlardan ederim?” dedi.
- (Musa Firavun’a): “Sana apaçık bir şey (delil) getirdimse de mi?” dedi.
- (Firavun): “Haydi onu getir bakayım, doğrulardan isen” dedi.
- Bunun üzerine (Musa) asasını bırakıverdi; apaçık bir ejderha oluverdi;
- bir de elini (koynundan) çekti çıkardı, o da bakanlara bembeyaz oluverdi.
- (Firavun) etrafındaki topluluğa: “Bu gerçekten bilgiç bir sihirbaz!
- Sizi sihriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz?” dedi.
- Dediler ki: “Bunu ve kardeşini alıkoy! Şehirlere de toplayıcılar gönder;
- bütün bilgiç sihirbazları getirsinler!”
- Böylece tesbit edilen bir günün belli bir vaktinde sihirbazlar toplandılar
- ve halka: “Siz de toplanır mısınız?” denildi.
- şayet üstün gelirlerse, herhalde bizler sihirbazlara uyacağız, dediler.
- Sihirbazlar Firavun’a geldiklerinde: “Şayet biz galip gelirsek, bize muhakkak bir mükafat vardır değil mi?” dediler.
- (Firavun): “Evet, hem siz o vakit benim en yakınlarımdan olacaksınız.” dedi.
- Musa onlara: “Siz ne atacaksanız atın!” dedi.
- Hemen iplerini ve sopalarını ortaya attılar ve: “Firavun’un yüceliği hakkı için şüphesiz biz üstün geleceğiz.” dediler.
- Musa da asasını (yere) koyuverdi, bir de ne görsünler, onlar her ne dolap çeviriyorlarsa (bütün uydurduklarını) yutuyor.
- Derhal sihirbazlar secdeye kapandılar;
- “İman ettik alemlerin Rabbine;
- Musa ve Harun’un Rabbine!” dediler.
- (Firavun) dedi ki: “Ben size izin vermeden O’na iman ettiniz! Anlaşıldı ki, o size sihri öğreten büyüğünüzmüş! O halde kesinlikle yakında anlayacaksınız; çaresiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi muhakkak çarmıha gerdireceğim!”
- (Büyücüler) dediler ki: “Zararı yok, mutlaka biz Rabbimize döneceğiz.
- Herhalde biz mü’minlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimizin bize mağfiret buyuracağını ümit ederiz.
- Musa’ya şunu vahyettik: “Kullarımı geceleyin yürüt (yola çıkar); çünkü takip edileceksiniz.”
- Firavun da şehirlere asker toplayıcılar gönderdi;
- Bunlar, şüphe yok ki küçük ve önemsiz bir toplulukturlar;
- fakat hakkımızda çok kin ve nefret besliyorlar;
- biz ise uyanık ve tedbirli topluluk bulunuyoruz.” diyordu.
- Böylece Biz onları bahçelerden, pınarlardan,
- hazinelerden ve güzel makamlardan çıkardık.
- ve onlan İsrail oğullarına miras kıldık.
- Derken (Firavun ve askerleri) güneş doğmuştu ki, arkalarına düştüler.
- İki topluluk birbirini görünce, Musa’nın arkadaşları: “Yakalandık” dediler.
- (Musa): “Hayır! asla! Rabbim muhakkak benimledir, bana yolunu gösterecektir” dedi.
- Bunun üzerine Musa’ya: “Vur asan ile denize” diye vahyettik; vurunca bir infilak etti, her bölük koca bir dağ oluverdi,
- ötekileri de buraya yanaştırmıştık.
- Musa’yı ve beraberindekileri tamamen kurtardık,
- sonra da ötekileri boğduk.
- Şüphesiz bunda gerçekten bir ibret vardır; fakat çokları inanmadı.
- Ve şüphesiz ki Rabbin çok güçlü ve çok merhametlidir.
- Onlara İbrahim’in kıssasını da oku!
- O bir vakit babasına ve kavmine: “Siz neye tapıyorsunuz?” dedi.
- Bir takım putlara taparız da, onlar sayesinde toplanırız, dediler.
- (İbrahim) dedi. Dua ettiğiniz vakit onlar işitirler mi;
- veya size bir fayda yahut bir zarar verirler mi?”
- Hayır, biz atalarımızı böyle yaparken bulduk, dediler.
- (75-76) (İbrahim) dedi ki: “Siz ve sizden önceki atalarınızın neye taptıklarını şimdi gördünüz?
- (75-76) (İbrahim) dedi ki: “Siz ve sizden önceki atalarınızın neye taptıklarını şimdi gördünüz?
- Onların hepsi benim düşmanımdır; alemlerin Rabbi hariç;
- O ki, beni yarattı, sonra da bana o doğru yolu gösterir;
- O ki, beni yedirir, içirir.
- Hastalandığım zaman O bana şifa verir.
- O ki, beni öldürür, sonra beni yine diriltir.
- Ve O ki, ceza gününde günahlarımı bağışlamasını ümit ederim.
- Ya Rab, bana bir hüküm ver ve beni iyiler zümresine kat!”
- Ve bana gelecekler içinde güzel bir nam tahsis eyle!
- Ve beni Naim cennetinin varislerinden eyle!
- Babamı da bağışla; çünkü o yanlış gidenlerdendir.
- Yaratıkların diriltilecekleri gün, beni utandırma,
- O gün ki, ne mal fayda verir, ne oğullar!
- Ancak Allah’a temiz bir kalp ile varan başka!”
- Cennet takva sahiplerine yaklaştırılmıştır.
- Azgınlar için de cehennem hortlatılmıştır.
- Ve bunlara: “Hani nerede o taptıklarınız,
- Allah’tan başka; nasıl size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarıyorlar mı?” denilmekte.
- Ve arkasından hep onlar ve azgınlar o cehennemin içine fırlatılmaktadırlar.
- Ve bütün o iblis orduları.
- onun içinde birbirleriyle çekişirlerken şöyle demektedirler:
- Vallahi biz, doğrusu açık bir sapıklık içindeymişiz.
- Çünkü sizi alemlerin Rabbi seviyesinde tutuyorduk.
- Ve bizi hep o suçlular şaşırtmıştı.
- Bak şimdi bizim için ne şefaatçiler var,
- ne de sadık bir dost!
- Bari bizim için geriye (dünyaya) dönme imkanı olsaydı da, mü’minlerden olsaydık.”
- Şüphesiz bunda mutlaka alınacak bir ders vardır; öyle iken çoğu inanmadı.
- Ve şüphesiz ki, Rabbin çok güçlü ve çok merhametlidir.
- Nuh kavmi, gönderilen peygamberleri yalanladı,
- kardeşleri Nuh onlara şöyle dediği vakit: “Siz Allah’tan korkmaz mısınız?
- Haberiniz olsun ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.
- Gelin Allah’tan korkun, bana itaat edin!
- Buna karşı ben sizden bir ücret de istemiyorum. Benim mükafatım ancak alemlerin Rabbine aittir.
- Gelin Allah’tan korkun, bana itaat edin!”
- A! Senin ardına hep o reziller düşmüşken, biz sana hiç inanır mıyız? dediler.
- (Nuh) “Benim onların ne yaptıklarına dair ne bilgim olabilir?
- Sizin şuurunuz olsa onların hesabının ancak Rabbime ait olduğunu bilirdiniz.
- Hem ben iman edenleri kovmaya me’mur değilim.
- Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.” dedi.
- Dediler ki: “Ey Nuh, eğer vazgeçmezsen, kesinlikle taşlanmışlardan olacaksın!”
- (Nuh): “Ey Rabbim, anlaşıldı ki, kavmim beni yalanladılar.
- Artık benimle onların arasını nasıl ayırt edeceksen et de, beni ve beraberimdeki müminleri kurtar!” dedi.
- Bunun üzerine Biz de onu ve beraberindekileri, o dolu gemide taşıyarak kurtardık.
- Sonra da arkasında kalanları boğuverdik.
- Şüphesiz bunda mutlak bir ibret vardır; öyle iken çoğu iman etmedi.
- Ve şüphesiz ki Rabbin, çok güçlü, çok merhametlidir.
- Ad (kavmi de) gönderilen peygamberleri yalanladı.
- Kardeşleri Hud o zaman onlara şöyle demişti: “Siz Allah’tan korkmaz mısınız?
- Haberiniz olsun ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.
- Gelin Allah’tan korkun ve bana itaat edin!
- Buna karşı ben sizden bir ücret de istemiyorum. Benim mükafatım ancak alemlerin Rabbine aittir.
- Siz her tepeye bir alamet bina edip eğlenir durur musunuz?
- Ebedi kalacakmışsınız gibi bir takım sanayiler ediniyorsunuz.
- Hem tuttuğunuz vakit, merhametsiz zorbalar gibi tutuyorsunuz.
- Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin.
- O Allah’tan korkun ki, size o bildiğiniz şeyleri verdi.
- (133-134) Size davarlar, oğullar, cennet gibi bağlar, bahçeler, pınarlar verdi.
- (133-134) Size davarlar, oğullar, cennet gibi bağlar, bahçeler, pınarlar verdi.
- Cidden ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum.”
- Dediler ki: “Sen ha öğüt vermişsin, ha öğüt verenlerden olmamışsın, bizce birdir.
- Bu sadece eskilerin adetidir
- Biz azaba uğratılacak değiliz.”
- O’nu yalanladılar; Biz de kendilerini helak ediverdik. Şüphesiz bunda mutlak bir ibret vardır, ama çokları iman etmedi.
- Ve şüphesiz ki Rabbin, gerçekten O, çok güçlü ve çok merhametlidir.
- Semüd (kavmi) de gönderilen peygamberleri yalanladı.
- Kardeşleri Salih o zaman onlara şöyle demişti: “Allah’tan korkmaz mısınız?
- Haberiniz olsun ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.
- Gelin Allah’tan korkun ve bana itaat edin.
- Buna karşı ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatım ancak alemlerin Rabbine aittir.
- Siz burada güven içinde bırakılacak mısınız:
- cennetler, pınarlar,
- salkımları sarkmış hurmalar, ekinler içinde?
- Ki bir de dağlardan keyifli keyifli evler yontuyorsunuz?
- Gelin, Allah’tan korkun da bana itaat edin.
- İtaat etmeyin o kimselere
- ki, yeryüzünü fesada verirler de ıslah etmezler.”
- Dediler: “Sen iyice büyülenmişlerden birisisin;
- Sen de bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsin; haydi bir ayet (mucize) getir, eğer doğru konuşanlardan isen!”
- (Salih): “İşte (o mucize) bir dişi deve; su hakkı bir (gün) ona, belli bir günün su hakkı da size;
- sakın ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi büyük bir günün azabı yakalar.” dedi.
- Derken onu vurdular, fakat pişman oldular;
- çünkü kendilerini azap yakalayıverdi. Şüphesiz bunda (alınacak) bir ibret vardır; ama çoğu iman etmedi.
- Ve şüphesiz Rabbin gerçekten, O, çok güçlü ve çok merhametlidir.
- Lut kavmi de gönderilen peygamberleri yalanladı.
- Kardeşleri Lut o zaman onlara şöyle demişti: “Siz Allah’tan korkmaz mısınız?
- Haberiniz olsun, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.
- Gelin Allah’tan korkun da bana itaat edin.
- Buna karşı ben sizden bir ücret de istemiyorum. Benim mükafatım ancak alemlerin Rabbine aittir.
- (165-166) Sizin için yarattığı eşleri bırakıyorsunuz da insanlar içinden erkeklere mi gidiyorsunuz? Doğrusu siz insanlıktan çıkmış bir kavimsiniz!
- (165-166) Sizin için yarattığı eşleri bırakıyorsunuz da insanlar içinden erkeklere mi gidiyorsunuz? Doğrusu siz insanlıktan çıkmış bir kavimsiniz!
- (Onlar): “Ey Lut, and içeriz ki (bu uyarılardan) vazgeçmezsen, kesinlikle (yurdun dışına) çıkarılanlardan olacaksın!” dediler.
- (Lut) dedi ki: “Doğrusu ben bu işinize kin güdenlerdenim.
- Ey Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarının uğursuzluğundan kurtar!
- Biz de onu ve ailesini tamamen kurtardık.
- Ancak (geride) bir yaşlı kadın kaldı.
- Sonra geride kalanların hepsini yerle bir ettik.
- Ve üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki, ne kötü idi O uyarılanların yağmuru!
- Şüphesiz bunda gerçekten bir ibret vardır; ama çoğu iman etmedi.
- Ve şüphesiz ki Rabbin, gerçekten çok güçlü ve çok merhametlidir.
- Eyke halkı da gönderilen peygamberleri yalanladı
- Şuayb o zaman onlara şöyle demişti: “Siz Allah’tan korkmaz mısınız?
- Haberiniz olsun, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.
- Gelin Allah’tan korkun ve bana itaat edin.
- Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatım alemlerin Rabbine aittir.
- Ölçeği tam ölçün de hak yiyenlerden olmayın.
- ve doğru terazi ile tartın!
- Halkın eşyalarını değerinden düşürmeyin ve yeryüzünü ihtilalcilikle fesada vermeyin.
- O sizi ve sizden önceki nesilleri yaratan Yaratıcıdan korkun!”
- Dediler: “Sen muhakkak büyülenmişlerdensin.
- Sen de bizim gibi bir beşerden başka nesin? Doğrusu biz seni muhakkak yalancılardan sanıyoruz.
- Üzerimize gökten bir parça düşürüver, eğer doğru söyleyenlerden isen.”
- (Şuayb): “Rabbim yaptıklarınızı daha iyi bilir.” dedi.
- Hülasa onu yalanladılar, kendilerini de o gölge gününün azabı yakalayıverdi. O cidden büyük bir günün azabı idi.
- Şüphesiz bunda (alınacak) bir ibret vardır; ama çoğu iman etmedi.
- Ve şüphesiz ki Rabbin, gerçekten O, çok güçlü ve çok merhametlidir.
- Ve gerçekten bu (Kur’an) alemlerin Rabbinin indirmesidir.
- Onu Ruhu’l-Emin (Cebrail) indirdi.
- Senin kalbine ki uyarıcılardan olasın,
- açık parlak bir Arapça ile.
- O, şüphesiz öncekilerin kitaplarında da var.
- Beni İsrail bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil değil mi?
- Eğer onu Arapça bilmeyenlerin birine indirseydik de,
- O onlara okusaydı, yine iman etmeyeceklerdi.
- Biz onu suçluların kalbine öyle sokmuşuzdur.
- Onlar acı azabı görecekleri zamana kadar ona iman etmezler
- o azap kendilerine ansızın hiç farkında olmadıkları bir anda gelecektir,
- (O zaman) diyecekler: “Acaba bize bir mühlet verilir mi?”
- Acaba azabımızın acele gelmesini mi istiyorlar?
- Gördün ya, onlara senelerce zevk ettirsek,
- Sonra kendilerine yapılan tehdit gelip çatsa,
- o yaşatıldıkları zevkin kendilerine hiç faydası olmayacaktır.
- Bununla birlikte Biz hangi memleketi helak ettikse, muhakkak onun uyarıcıları olmuştur.
- (Onlara) ihtar edilmiştir ve Biz haksızlık etmiş değilizdir.
- Ve bunu (Kur’an’ı) şeytanlar indirmedi;
- bu onlara hem yaraşmaz, hem güçleri yetmez.
- Onlar (vahyi) işitmekten kesinlikle mahrum edilmişlerdir.
- Bundan dolayı sakın, Allah ile beraber başka bir tanrıya yalvarma ki azap edileceklerden olmayasın.
- En yakın hısımlarını uyar.
- Ve sana uyan müminlere kanadını indir.
- Bunun üzerine sana isyan ederlerse: “Ben sizin yaptıklarınızdan uzağım.” de.
- Ve O güçlü ve merhametli olana güvenip dayan.
- O ki, (namaza) kalktığın vakit seni görüyor
- ve secde edenler arasında dolaşmanı da.
- Çünkü, herşeyi işiten, herşeyi bilen O’dur.
- Şeytanların kimin üzerine indiğini size haber vereyim mi?
- Günaha kendini kaptırmış herbir sahtekar üzerine inerler.
- Onlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu da yalan söylerler.
- Şairler(e gelince) bunların arkasına da çapkınlar, sapkınlar düşer.
- Görmüyor musun, bunlar her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar.
- Hem de yapmayacakları şeyleri söylerler.
- Ancak iman edip iyi ameller işleyenler, Allah’ı çokça zikredenler ve kendilerine haksızlık edildikten sonra öçlerini alanlar müstesna. O haksızlık edenler hangi inkılaba münkalib olacaklarını (hangi akibete yuvarlanacaklarını) yarın bilecekler.
Yorum gönder